M. Night Shyamalan biografisi
Hintli yönetmen ve senaryo yazarı. Bu dünya ile ötekisi aralarında gidip gelen kahramanların korku ve gerilim öyküleriyle ünlenen M. Night Shyamalan, Alfred Hitchcock ’un yeni cins varisi olarak kabul edilmektedir. Milyonlarca dolarlık gişe başarıları elde ettiği Önsezi, Köyve İşaretler filmlerinin yönetmenliğini yapmış, keza yönettiği her filmin senaryosunu da kendisi yazıp, yapımcılığını üstlenmiştir.
6 Ağustos 1970 ’te Hindistan ’ın Pondicherry şehrinde dünyaya geldi. Babası Nelliate Shyamalan kardiyolog, annesi Jayalakshmi Shyamalan ise doğum uzmanıydı. Veena Shyamalan adında bir kardeşi de olan M. Night Shyamalan, Philadelphia ’nın abartılı banliyösü Penn Valley ’de büyüdü. Film yapmak tutkusunu hissettiğinde, birincil kamerasına sahip olduğu 8 yaşındaydı. Shyamalan, ailesinin hediye ettiği kamerasıyla 17 yaşına dek 45 tane kısa film çekti. Katolik okulundaki eğitiminden sonra, sinema aşkıyla kendini Tisch School of the Arts ’ta film yapımı üzerine öğrenim görmeye başlarken buldu.
1992 ’de mezun olduktan sonradan benzer sene, ilk uzun metrajlı filmi “Praying with Anger” ’ı çekti. 1998 ’de onun ilk manâlı teatral eforu olarak nitelendirilen ve çekimlerini eğitim gerçekleştirdiği “Wide Awake” ’ için kamera arkasına geçti. Film genç bir Katolik öğrencinin büyükbabasının ölümüyle başa çıkma çabasını konu alıyordu ve Robert Loggia, Rosie O’Donnell, Dana Delanyve Denis Leary ’den oluşan oyuncu kadrosuyla box-office filmler arasına girmesi uzun sürmedi.
1999 yılında çektiği The Sixth Sense(Sezgi), yönetmene önemli bir gişe hasılatı getirmekle kalmadı, geniş kitlelerce tanınmasını sağladı ve eleştirmenler tarafından oldukça beğenildi. 6 dalda oskara aday gösterilen Önsezi, ayrıca öbür film festivallerinden aldığı 30 ödülün de sahibi oldu. Haley Joel Osment ve Bruce Willis ’in başrollerini paylaştığı, başarıya doymayan bu filminden daha sonra Shyamalan, 2000 yılında bir diğer doğaüstü gerilim filmi olan Unbreakable ’ı (Ebedi) çekti. Sonsuz, Shyamalan ’ın kült klasiklerinden biri olarak kabul edildi ve yönetmen filmini bütün filmleri içindeki favorisi olarak gösterdi. Baki ’de yine Bruce Willis ’le çalıştı.
2002 ’de, karısının trajik bir kaza sonucu ölmesi yüzünden inançlarını yitiren eski bir rahibin ruhani sorgulamalarını, bilimkurgu ve gerilim ekseninde işleyen filmi Signs ’ı çekti. Mel Gibson ve Joaquin Phoenix ’in başrollerini paylaştıkları filmde, dünyayı istila eden uzaylılar teması öncelikle felsefik ve spiritüel bir yaklaşımla ele alınıyordu.
Shyamalan, gerilim, bilimkurgu, fantezi ve drama türlerini sentezlediği çalışmalarında çok tabakalı ve zengin bir anlatım sunuyordu. 2004 tarihli The Village (Köy) filminde öteki filmlerinden ayrı olarak gerilim temasını bireyler üzerinden yok de toplumsal bir eksende ele aldı. Kitlesel bir korku fenomeni yarattığı Köy filminde, sorgulanmadan benimsenmiş korkuların sonuçlarını tartışıyordu. Film ayrı okumalara sahip olduğu, fazla katmanlılık içerdiği için üzerinde uzun süre konuşuldu.
2006 yılında Lady In The Water(Sudaki Kız) filmi için kamera arkasına geçti Shyamalan. Paul Giamatti, Köy filminde de birlikte çalıştığı Bryce Dallas Howard, ve Jeffrey Wright ’ın başrollerini paylaştığı film, Philadelphia ’daki bir apartmanda büyüyen gerçeküstü olaylar hakkındaydı. Bir su perisini hakiki kişiler, reel mekanlar ve hakiki bir süre diliminde konumlandırmak sinematografi, sanat yönetimi ve görsel anlamda oldukça zorlu olmasına rağmen, Shyamalan teknik olarak bu sorunların üstesinden bu filmde başarıyla geldi. Ama film bütün bu olumlu özelliklerine rağmen beklenen ilgiyi göremedi ve olumsuz eleştiriler aldı.
Çocukluk idolü olan Alfred Hitchcock gibi yönettiği filmlerinde görünmesi, yönetmenin her filminde dikkat çeken bir ritüel olmuştur. Kendisiyle yapılan bir röportajda, Hitchcock ’un filmleriyle ilgili olarak “Gerilimle ilgili neler yapmak istediğimden çok, neler yapmamam gerektiği konusunda mükemmel dersler aldığım başyapıtlardı.”ifadesini kullanmıştır.
Kendi Ağzından
“Ben ürpermeyi çok seviyorum. Yaşamın her hemencecik bir heyecan olduğuna inanıyorum. bu nedenle ürperti hissedemeyeceğim bir film yerine getirmek bana zor geliyor. Fakat belirli de olmaz her an her şeyi yapabilirim.”
“Minik yaşlarımda aile büyüklerinin anlattığı masallarla büyüdüm ben. Küçücük bir çocukken bile büyük keyif aldığımı hatırlıyorum. Her çocuk da böyledir sanırım. Evde de çarşaflarla filan hayaletler yapardım, ev halkını korkutmaya bayılırdım. Sanırım gizem, bilinmeyen şeyler her çocuk gibi benim de ilgimi çekiyordu. Sonrasında da herha hep.”
“Korku benim sinema dilim. Lakin fiilen sevgi filmleri yapıyorum ben. İnanç da fazla manâlı tabii ki, inanarak var olabiliyoruz…”