Copernicus biografisi
Kopernik çağdaş astronominin kurucusu olarak bilinir.
Polonyalı bir gökbilim alimidir. Kopernik, bilim tarihine Kopernik Prensibi ya da Kopernik Teorisi olarak geçen ve Dünya ile diğer gezegenlerin Güneş civarda döndükleri esası kabul eden heliosentrik (Güneş merkezli) esası açıkladı.
Nicolaus Copernicus (Mikolaj Kopernik), 19 Şubat 1473 yılında Torun’da (Polonya) doğdu. Babası Krakov ’lu bir tüccar, annesi de zengin bir ailenin kızıydı. Dört çocuğun en küçüğüdür. Kardeşi Andreas Augustinyan bir rahipti. Dini eğitimi için gittiği İtalya‘dan döndüğünde kısa süreliğine kilisede devir aldı. Kız kardeşi Barbara Venedikten bir rahibeydi. Diğer kız kardeşi Katharina ise Thorn valisi ile evliydi. Babası erken yaşlarda ölünce geride bıraktığı 5 çocuğuna Kopernik baktı. Kopernik hiç evlenmemiştir.Temel eğitimini tamamladıktan daha sonra 1492 yılında Polonya Krakov’daki okula devam ederek matematik ile astronomi konularında ve optik üzerine uzmanlaştı. Keza doktor edinmek nedeniyle tıp öğrenimi fark etti.
Boş zamanlarında resim yaptı ve yunan şiirlerini latinceye çevirdi.
Amcasının zorlamasıyla İtalya‘ya gider; Bologna, Padua ve Ferrara gibi dönemin seçkin üniversitelerinde gökbilim, matematik, hukuk ve tıp dallarında altı sene süren öğretim görür. Bir süre Roma’da matematik profesörlüğü yaptıktan sonra ülkesine döner, kilisede üst-seviye bir tahsis üstlenir. Hem, çeşitli devlet hizmetlerini sürdüren Copernicus bir ara ülkesini dış ilişkilerde diplomat olarak da temsil eder. Ne oysa, onun esas alaka alanı astronomi idi. Aralıksız otuz sene süren bir çalışmanın ürünü baş yapıtı Göksel Kürelerin Dönüşleri Üzerine arkadaşlarının ısrarı üzerine yayıma girer. Kitabının ilk nüshası Copernicus’a yaşamının son günlerinde hasta yatağında ulaşır.
Kopernik gökbilim üzerine görüşlerini, De hypothesibus motuum coelestiumase constitutis commentariolus (“Gökcisimlerinin Devinimine İlişkin Varsayımlar Üzerine Açıklama”) adlı büyük kitabında ayrıntılı biçimde açıkladı. Kitap, Kopernik’in ölümünden kısa bir süre önce, 1543’te yayımlandı. Kopernik’in yazmış olduğu De revolutionibus orbium coelestium adlı eser Türkçeye C. Cengiz Çevik göre çevrildi. Copernicus, Göksel Kürelerin Devinimleri Üstüne, Çev. C. Cengiz Çevik, İş Kültür Yayınları, 2011.
Astronomide hiç bir alanda olmayan bir data birikimi vardı. Babillilerin göksel nesnelerin devinimlerine ilişkin gözlemlerini, kuramsal düzeyde işleyen eski Yunanlıların astronomide büyük ilerleme kaydettikleri bilinmektedir. 17. yüzyıla gelinceye dek egemenliğini sürdüren Yunanlı astronom Batlamyus sistemi bu birikimin ürünüdür. Sonra, Rönesans’la birlikte, astronomide çabuk çözüm gerektiren pratik sorunlar yük kazanmıştı. Bu sorunlardan biri denizde boylam hesaplanmasına ilişkindi. Bu ise, başta, güneşin izler göründüğü yolun dürüst belirlenmesini gerektiriyordu. Çözümü aranan bir öteki sorun takvime ilişkindi. M. Ö. 46’da oluşturulan yürürlükteki takvim yetersizdi. Örneğin, o takvime kadar, bir sene 365 günden oluşuyordu (Oysa, hemen bildiğimiz gibi yılın süresi bundan 11 dakika 14 saniye daha kısadır).
Kopernik’in daha öğrencilik yıllarında Batlamyus teorisine aleyhinde içine düştüğü kuşku ve doyumsuzlukta kendisini önceleyen eleştiricilerin, özellikle hocası Novara’nın etkisi büyük olmuştur. Bologna üniversitesinde astronomi profesörü olan Novara, kilisenin o sıra içinde olduğu görecel hoşgörüden de yararlanarak, Batlamyus sistemine sert eleştiriler yöneltmekteydi.
Batlamyus teorisine kadar, gökyüzü yıldızların “çakılı” olduğu dönen bir küreydi; dünya bu kürenin merkezinde değişmez bir konuma sahipti; çevresinde ay, güneş ve gezegenleri taşıyan iç içe bir dizi kristal küre vardı. “Tanrısal bir armoni” diye imgelenen bu sistem, ayrıca insana evrenin merkezinde olma iftihar ve gururunu sağlamaktaydı.
Ne var fakat, salt bilimsel açıdan bakıldığında sistem gereksizce kani tutmayan bazı varsayımlar, ayaküstü gereksinmelere göre oluşturulan açıklamalar vardı. Benzetme yerindeyse, baş, karoser, el ve ayak gibi her parçası diğer bir yerden derlenmiş bir heykelin ilginç görüntüsünü sergiliyordu.
Copernicus astronomiyi basitleştirme ve tutarlı kılma girişiminde, kökü herzamanki çağa uzanan bir hipoteze başvurur (M. Ö. 3. yüzyılda Aristarcus adında bir alim, acilen “güneş sistemi” dediğimiz sistemin merkezinde dünyanın değil, güneşin yer aldığını ileri sürmüş, ancak tutucu çevrelerin tepkisiyle susturulmuştu).
Doğrusu, yalnız oturmuş öğretiye yok sağduyuya da zıt düşen bu hipotezin bilim tarihindeki devrimsel sonucunu Copernicus’un öngördüğü kolayca söylenemez. Büyük olasılıkla, Aristarcus hipotezi onun gözünde göksel sisteme geometrik harmoni karşılayan bir basitleştirme aracıydı. Nitekim, kitabın önsözünde önerilen yeni sistemin bilimsel doğruluğu değil, salt matematiksel geçerliği vurgulanıyordu.
Kopernik , Güneş’in, Ay’ın ve yıldızların doğup batmasına, Dünya’nın kendi çevresinde dönüyor olmasının yol açtığını anladı.
Aslında onun kurduğu sistem de baştan sona içten değildi. Kopernik’e tarafından Güneş evrenin merkezinde sabit bir yerde dingin halde duruyor, gezegenler onun çevresinde dolanıyor ve daha ötelerde de Güneş gibi uyuşuk duran başka yıldızlar bulunuyordu. Daha sonraları Güneş’in evrendeki sayısız yıldızdan yalnızca biri olduğu ve tüm bu yıldızların gezegenler ile birlikte uzayda sürekli hareket ettiği ortaya çıkarıldı.
Bilindiği gibi, Copernicus teorisi iki temel tahmin içermektedir: (1) Gezegenleri taşıyan göksel küreler dünyanın değil, güneşin çevresinde dönmektedir; (2) Dünya merkezde değişmez değil, kendi ekseni çevresinde günlük, güneşin çevresinde takvim dönüşler içindedir. Copernicus’u bu varsayımlara en ilk kez gözlemsel verilerin yönelttiği şüphe götürmez.
Fakat gene de Kopernik’in, Dünya’nın evrenin merkezinde bulunmadığını ve öteki gezegenler ile birlikte Güneş’in çevreO dönemde bu hipotez çok şiddet kabul edildi. Kopernik’in kuramının hatalı yönlerini ise 17. yüzyılda İtalyan gökbilimci Galileo Galilei ortaya çıkardı.
Kopernik,24 Mayıs 1543 de 70 yaşında Frombork’ta öldü.