Akira Kurosawa
Akira Kurosawa

Akira Kurosawa

Akira Kurosawa biografisi

Yönetmen, yapımcı, senaryo yazarı. İmparator lakaplı Kurosawa, sinema dünyasında bir çok tekniği öncelikle kullanarak öncü olmuş, filmlerinde pat diye artı kamera kullanmış, Batı dünyasını kıskandıran başyapıtlara imza atmış ve düşük bütçeli filmlerde bile dehasını ortaya koymuştur. Seven Samurai, Ran, Dreams, Rashomon, Yojimbo ve Dersu Uzala; gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerden biri olarak görülen rejisörün manâlı filmleri arasındadır. Amerikan film endüstrisince senaryoları ve filmleri en çok taklit eden yönetmen olan Kurosawa, iki büyük dünya savaşını görmüş ve atom bombası felaketini yaşayan, gittikçe kararan bir dünyada, kendine bile yabancılaşan insan için duyarlılıkların ölmeyeceğine inanmış ve filmlerinde bu umudun ışığını yükseltmiştir.
23 Mart 1910‘da Isamu ve Shima Kurosawa‘nın sekiz çocuğundan biri olarak Tokyo, Japonya‘da dünyaya geldi. 3 erkek, 4 kız kardeşi olan Kurosawa’nın babası askeri okulda müdürdü ve samuray savaşları üstüne çalışmalar yapıyordu. Öğrenciyken çizim konusundaki yetenekleri yüzünden yüreklendirilen Kurosawa, bu yeteneğinden ötürü ileride her filminin devamlılık aşamasında “story-board”unu çizecekti. Kurosawa, 1923‘teki Büyük Kantō depreminden epeyce etkilenmişti. Ülkesi Japonya’nın katı toplumsal yapısı ve otoriter kuralları, Kurosawa ’nın ailesine de yansımıştı ve Akira, Samuray kültüründen gelen babasının baskıcı tutumuna armoni göstermekte zorluk çekmişti.

Sakin bir çocukluk geçiren Kurosawa’nın kardeşi Heigo Kurosawa, Japonca’da benşi olarak adlandırılan ve sessiz filmlerde anlatıcılık yapan birey anlamına gele’nun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan Kurosawa resimle de yakından ilgileniyordu. Ağabeyi Heigo’nun intiharı, bu olaydan birkaç ay sonradan da en büyük erkek kardeşini kaybetmesi Kurosawa’yı erken yaşlarda büyük travmalarla tanıştırmıştı. Kurosawa’nın kelimelerle de enerjik bir ilişkisi vardı ve radikal bir üslupla yazdığı yazılar birkaç dergide yayınlandı. Kendisini o dönem komünist olarak tanımlamıyordu ama sonra oluşturacağı açıklamalarda bu durumu kabullenecekti.

Sinemaya olan tutkusu sebebiyle 1936‘da film endüstrisine adım atan Kurosawa, Japonya’nın önde gelen stüdyolarından PLC‘de muavin yönetmenlik yapıyordu. Kajiro Yamamoto’nun yanında yetişen Kurosawa, yönetmenle 1941‘de Uma adlı filme imza attı. Bir sonraki sene Tsubasa no gaika ve Seishun no kiryu filmlerinde de muavin yönetmen olarak çalışan Kurosawa, ilk uzun metrajlı filmi Sugata Sanshiro için 1943‘te kamera arkasına geçti. Film sansüre uğradı. Japon hükümetinin kontrolünde çektiği filmlerde milliyetçi temalara rastlanıyordu. Örneğin, The Most Beautiful isimli filmi propaganda niteliği taşıyordu ve askeri bir fabrikada çalışan kadınlarla ilgiliydi. Judo Saga 2 anti-Amerikan eğilimler taşıyordu ve yönetmenin ilk post çağdaş savaş filmi olan No Regrets for Our Youth‘ta eski Japon rejimini eleştiriyordu. Çağdaş Japonya ile ilgili olarak Drunken Angel ve Stray Dog gibi filmleri idare eden rejisör, adının tüm dünyada duyulmasını sağlayacak olan ve ona Venedik Film Festivali‘nde Altın Aslan ödülü kazandıracak Rashomon‘ı 1950‘de izleyiciyle buluşturdu. Rashomon, 1952‘de oskar adayı olduğunda batılı seyircinin dikkati Japon sinemasına çekilmişti ve bu önemli bir başarıydı. Bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve bütün bunları izleyen oduncunun olayı bambaşka açılram olması temasını işliyordu. Kurosawa’nın filmde kullandığı yeni çekim ve anlatım teknikleri yönetmenin gücünün anlaşılmasını sağladı.

1945‘de Yôko Yaguchi‘yle hayatını birleştirmiş olan yönetmenin Hisao Kurosawa ve Kazuko Kurosawa isimlerinde iki çocuğu oldu.

Kurosawa Dostoyevsky‘nin Budala adlı romanını beyaz perdeye uyarladığı Hakuchi‘den daha sonra İkiru(1952) ve 1954‘te ona tekrar oskar adaylığı getiren filmi Shichinin no samurai‘i (Seven Samurai) çekti. Japon sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen yapımda Kurosawa, eşkiyaların saldırısı altındaki bir köyü korumakla görevli yedi samurayın hikayesini anlatıyordu. Filmden sonradan yönetmen John Sturges; Yul Brynner, Eli Wallach ve Charles Bronson‘lı oyuncu kadrosuyla uyarı çeken ve Kurosawa’nın senaryosuna bir fazla açıdan çok benzer The Magnificent Seven‘ı çekti.

William Shakespeare‘in “Macbeth” adlı eserinden sinemaya uyarladığı Kumonosu Jô (1957), Gorki uyarlaması Donzoko (1957) ve daha sonra star-wars filmine esin kaynağı olacak Kakuşi Toride No San Akunin‘i (1958) çeken yönetmen, yeniden Hollywood‘a olağanüstü bir düşünce veren (Bir Avuç Dolar İçin) Yojimbo için 1961‘de kamera arkasındaydı.

Benzer ekiple çalışmaya özen belirten Kurosawa’nın filmlerinde Fumio Hayasaka müzikleri, Asakazu Naki ise kameramanlığını yaptı. Takaşi Şimura ve Toşiro Mifune de oyuncu olarak Kurosava’nın birçok filminde başroldeydiler. Tora Tora Tora adlı filmiyle 60’ların sonunda Hollywood’a dışarı giden Kurosawa, üretim tamamlanmadan ülkesine döndü ve Rus bir subayla Moğol bir avcı aralarında geçen bir dostluk öyküsünü anlattığı Dersu Uzala‘yı çekti. Dersu Uzala Kurosawa’ya 1976 yılında en iyi yabancı film oskarını kazandırdı.

1980 yılında eserleri Francis Ford Coppola ve George Lucas tarafından büyük bir hayranlıkla izlenen Kurosawa iki yönetmenin yardımlarıyla epik bir samuray filmi olan Kagemusha‘yı (1980) yönetti ve bu filmiyle Cannes Film Festivali’nde büyük ödülün sahibi oldu.

Filmografisinde büyük önemi olan Ran (1985), Dreams (1990) ve Madadayo (1993) filmlerini çektikten sonradan Kurosawa’nın başarılarla doymuş hayatı 6 Eylül 1998‘de Tokyo’da sona erdi.

Çoğu yönetmene ilham kaynağı olmuş olan Kurosawa, birçok sinema otoritesi göre bütün zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak görülmüştür. Eserleri zamanın ötesindedir.

Kurosawa’dan

tirnak-sol.gifspacer.giftirnak-sag.gifİyi bir yönetmen, iyi bir program metni ile başyapıtlar üretebilir; benzer program metni ile vasat bir yönetmen, oysa banal bir film yapabilir. Lakin kötü bir senaryo ile bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz. Bir sinema özdeyişine kadar , kamera ve mikrofon , yangını ve suyu birlikte geçmelidirler. gerçek bir film oysa böyle yapılabilir ve kuvvet büyük ölçüde senaryodadır.