Erol Taş
Erol Taş

Erol Taş

Erol Taş biografisi

Kötü adam kavramını Türk Sineması’na kazandıran büyük aktör.
Türk SinemasıRi büyük ismi Erol Taş, 28 Şubat 1928’de Erzurum’un Karaköse ilçesinde dünyaya geldi. Hemen Şimdi iki yaşında iken, babası Hamza Bey’in ölümü üzerine annesi Nazife Bayan ile birlikte İstanbul’a taşındı. Mektep çağında olmasına rağmen ailesine yardım etmek için okuldan ayrıldı ve dağıtılmış mesleklerde çalıştı. Bunların aralarında hamallık, tezgahtarlık sayılabilir. O dönem bununla birlikte boksör de olan Taş, 1947 yılında İstanbul ve Türkiye ikinciliğini kazandı. Yeniden o yıl askere gitti ve üç yıl askerlik görevini yaptı. Askerden dönünce Cankurtaran ’da bir iplik fabrikasında çalışmaya başladı.

Erol Taş ’ın sinemaya rastlantı sonucu girişi de o sıralarda oldu. Sinemaya tesadüfi girişini şöyle anlatır usta: “Lütfi Akad o bölgede bir film çekiyordu. Biz de işten kaytarıp çekimleri izliyorduk arkadaşlarla. Günlerce süren çekimlerden birinde mahallede oturan birkaç serseri, film ekibine musallat olup onları rahatsız etmeye başladı. Film ekibini gözetmek için birkaç arkadaşımla birlikteriştik ve Lütfi Bey’in yanında onlara bir hoş dayak çektik. Serseriler toz oldu tabi. Lütfi Akad sonra haber göndermiş bana, ‘Bir tartışma sahnesi var, gelsin oynasın’ diye. Böylece sinema hayatım başladı. Filmdeki rolümü diğer yönetmenler de beğendi ve art arda teklifler gelmeye başladı.”

Sinemaya birincil 1957 yılında Mümtaz Alpaslan ’ın çektiği “Acı Günler” filmiyle girdi. Ilk Olarak filmlerde figüranlık ve ufak roller ile görüldü ama kısa zamanda yıldızı parladı. Bir sene sonradan Dokuz Dağın Efesi (1958 – Metin Erksan) filmde bir çobanı canlandırdı. Bu filmi peşine düşüp takip eden yıllarda ise, Dikenli Yollar (1958 – Nişan Hançer), Peçeli Efe (1959 – Faruk Kenç), Şoför Nebahat (1960 – Metin Erksan), Köyde Bir Kız Sevdim (1960 – Türker İnanoğlu), Dişi Kurt (1960 – Ö. Lütfi Akad) ve Gecelerin Ötesi (1960 – Metin Erksan) gibi böylece çok filmde öbür karakterleri canlandırdı.

Taş’ın oynadığı filmlerdeki rollerden bazı örnekler atamak icabında: Yaşam Kavgası’nda (1964 – Tunç Başaran) dediği dedik bir baba, Devlerin Kavgası’nda (1965 – Kemal Kan) fena kardeş, Seveceksen Yiğit Sev’de (1965 – Hüsnü Cantürk) çiftçi, Sırtımdaki Bıçak’da (1965 – Natuk Baytan) karısı ve sevgilisi göre öldürülen bir koca, Son Darbe (1965 – Hicri Akbaşlı) ve Cevriyem’de (1978 – Memduh Ün) bir komiser, Aslanların Dönüşü ve Yedi Dağın Aslanı’nda (1966 – Yılmaz Atadeniz) bir cengaver, İnce Cumali (1967 – Yılmaz Duru), Tutku (1974 – Hüsnü Cantürk), Toprağın Teri (1981 – Natuk Baytan) ve İsyan’da (1979 – Orhan Aksoy) kötü ağa, Maskeli Beşler ve Maskeli Beşlerin Dönüşü’nde (1968 – Yılmaz Atadeniz) bir Meksikalı, Aslan Bey’de (1968 – Yavuz Yalınkılıç) eski bir Rus Generali, Gelin Kız’da (1970 – Orhan Elmas) oba beyi, Kanıma Kan İsterim’de (1970 – Çetin İnanç) idamlık katil, Ök-süzler’de (1973 – Ertem Göreç) dilendirici, Belalılar’da (1974 – Melih Gülgen) çetebaşı, Tatlı Nigar’da (1978 – Orhan Aksoy) varlıklı bir kasabalı, Çayda Çıra’da (1982 – Yücel Uçanoğlu) varlıklı bir ağa, Alınyazısı’nda ise (1986 – Orhan Elmas) eski bir külhan beyi olarak çıktı karşımıza. Lüzum teknik ve konu, gerekse de sinema dili açısından vasat diyebileceğimiz bu ve sanki filmlerde Taş, dönem dönem değişik roller aldı. Oysa sinemada onu adından sık sık söz ettiren filimler Susuz Yaz, Duvarların Ötesi ve Gecelerin Ötesi oldu.

1960 yılı yapımlı “Gecelerin Ötesi”, oyunculuk kariyeri için kayda değer bir fırsat oldu usta için. Henüz sinemaya yeni yeni ısınmaya başlayan Taş, bu filmle Metin Erksan’la yeniden çalışma fırsatı buldu. Ekrem (Erol Taş), bu filmde benzer çevreden gelen, bambaşka endişe ve tutkularını iki taraflı bir eylemde birleştiren altı kahramandan birisidir. Uzun yıllar bir dokuma fabrikasında işçi olarak çalışmış fakat geriye doğru dönüp baktığında pozitif bir yol alamadığını görmüştür. Bu ezik yaşantısından doğan bunalımı, isyanı onu öteki beş arkadaşı ile birlikte soygun fikrinde harekete geçirmiştir. Lakin sistemin hazırladığı son bu filmde de değişmemektedir.

Erol Taş’ın yer aldığı bir diğer manâlı üretim ise, Necati Cumalı’nın romanından 1963’de Metin Erksan tarafından filme alınan “Susuz Yaz” oldu. Bu filmde Hülya Koçyiğit ve Ulvi Doğan ile bir üçleme çizen Taş, Osman karakterini canlandırdı. Osman’ın kötülüğü son derece yalındır ve ben merkeziyetçi bir yapı hakimin neyi?. Yıllar önce eşini kaybetmiştir ve hapisteki kardeşinin (Ulvi Doğan) karısına (Hülya Koçyiğit) sahip olmak istemektedir. Etrafındaki herkesten bir nevi intikam almaya başlar ve önce köyün suyunu keser. Suyu alınan köylü ürünsüz kalır, toprağı çoraklaşır. Nasıl susamış kalan toprak halkına ihanet ederse, yıllar önce eşini kaybeden Osman’da bastıramadığı cinselliğine acımasızca ayaklanma eder. Tutkusuna yenik düşen Osman’ın bu özelliği doğasındaki ilkelliği ile birleştiğinde doyumsuzluğu tamamen ele verir kendini. Osman’ın kötülüğünün temelinde yatan bir öteki önemli nokta ise tarladaki korkuluk ile paylaştığı yalnızlığıdır. Yalnızlığını yalnızca tutkularıyla bastırabilir. Tutkuları ise onun ölümüne giden yolun hazırlayıcısıdır.

Tarihsel bir işlem içinde değerlendirildiğinde Erol Taş, bir başka manâlı rolünü 1964’de Orhan Elmas’ın yönettiği “Duvarların Ötesi” filminde oynadı. Filmde müebbet hapse hükümlü edilen Babaç (Erol Taş), kendisi gibi müebbet yiyen ya da idamlık altı arkadaşı ile hapisten kaçar. Amaçları özgürlük olabilmek, koğuşun dışarıya dar bir nefes alabilmektir. Fakat ‘duvarların ötesi’nde kendilerine seçtikleri sığınak da hapishaneden daha ayrı değildir onlar için. Sahiden nereye kaçarlarsa kaçsınlar her yer bir hapishanedir onlara. Çünkü sistem tarafından suçlanmış toplum tarafından da dışlanmaktadırlar. Gerçek suçlu kimin neyi?? Babaç ve arkadaşlarının mı yahut sistemin hatalı dönen çarkı mı?

Ö. Lütfi Akad kadar 1966’da çekilen Hudutların Kanunu’nun konusu Güneydoğuda bir sınır kasabasında geçmektedir. Toprak verimsizdir ve tek geçim yolu kaçakçılıktır. Kaçakçı olmamak için boyun eğmez Yılmaz Güney’in aksine Erol Taş yani Ali Cello şimdiden çareyi bu işte bulmuştur bile. Sınırdan kaçak davar geçirmektedir ancak sonunda başlattığı oyuna yenik düşer ve bir çatışmada vurularak ölür. Hudutların sert ve acımasız kanuna karşısında Ali Cello’nun kötülüğü bile dayanamamıştır. Taş bu filmde de ekseriyet fena adam rollerinden birisini normal bir oyun tarzı ile oynamaktadır.

1968’de Nuri Ergün kadar çekilen “Acıklı Pınar” ise Taş’ın ağa tiplemeleri için misal gösterilebilir. Mahmutoğlu Hilmi Ağa (Erol Taş) köylünün toprağını farklı alanlara yönlendirilmiş dalaverelerle hatta silah zoru ile elinden almakta ve etrafındaki herkese hükmetmektedir. Daha pozitif toprağa sahip olma tutkusu saplantı halini almıştır. Bunun için yapamayacağı şey yoktur. Fakat her şey planladığı gibi gitmez, bütün çabasına karşın sonunda yenildiğini anlar ve suçunu itiraf eder. Oyun düzeyinin vasat olduğu bu filmde Taş abartılı olduğu kadar da kontrolsüz bir oyun sergilemektedir.

Sinemada fena adam rolleri ile aşina usta, bu tiplerin dışına çıktığı filmlerde, doğrusu her tür karakteri rahatlıkla oynayabileceğini de ispatlamıştır. zaman zaman da olsa oynadığı iyi tiplerle seyirciyi şaşırtmıştır. Bir diğer Akad filmi olan “Esas”da Taş, bu defa kötülükten kaçmaktadır. 1967’de çekilen ve Türkan Şoray’la başrolü paylaştığı Asıl filmi onun eksik rastlanan iyi adam tiplemeleri için gösterilecek ilginç bir örnektir. Yaptığı balık ağları ile geçimini karşılayan Şevket (Erol Taş), kan davası yüzünden ailesi ile birlikte köy köy dolaşmaktadır. Sinemanın fena adamı olarak bilinen Taş, filmdeki Şevket tiplemesinde en ince ayrıntısına kadar ayrı bir şahsiyet çizmektedir. Kanlısı rolündeki Kadir Savun’la sanki rolleri değiştirilmiş gibidirler. Bu seyirci içinde fazla alışılagemiş bir koşul değildir. Yıllar süren takibin sonunda Şevket kanlısı Musa (Kadir Savun) tarafından vurularak öldürülür.

Bir başka misal ise, 1992 yılında çekilen, Mehmet Tanrısever’in yönettiği “Sürgün” filmidir. Erol Taş, sinemada rol bulduğu bu son filminde, kurtuluş savaşını görmüş yaşamış eski bir çavuşu oynamaktadır. Üniformasını üzerinden hiç çıkarmayan Süleyman Çavuş, göğsünde taşıdığı istiklal madalyası ile de büyük gurur duymaktadır. Çatak köyüne gelen öğretmenin (Bulut Aras) yeniliklerine sıcak bakar, ona asistan olur. Hatta köyün muhtarına karşı onu savunur. Öğretmenin köyden sürgün edilmesini alıkoymak için köy halkıyla birlikte Kaymakamlığa gitse de bu işe haylaz. Bunun üstüne çavuş gururla taşıdığı istiklal madalyasını çıkarır ve köyden ayrılan öğretmene verir.

Erol Taş’ı 1969 yılı itibariyle Çetin İnanç, 1971’den sonra ise Yılmaz Atadeniz’li serüven filmlerinde sık sık görmekteyiz. Yılmayan Şeytan filminde (1968 – Yılmaz Atadeniz) Dr. Iblis’ı oynar. Dr. Iblis (Erol Taş), ‘Tanyant’ madenini kullanarak bir robot buluş eder. Amacı ürettiği robotlarla dünyayı ele geçirmektir. Ancak filmin sonunda kısa devre yapan robotu göre öldürülür. Çeko’nun (1970 – Çetin İnanç) konusu ise 1875 yılında Meksika’da geçmektedir. Ramon isimli eşkıya (Erol Taş), köylülere türlü işkenceler yapmakta ve cinayetler işlemektedir. Bir başka Yılmaz Atadeniz filmi olan Maskeli Beşler ve Maskeli Beşler’in Dönüşü’nde (1968) ise (Erol Taş) tekrar Ramon ismi ile ancak bu kere Meksikalı bir general rolündedir. Kızıl Maske’de (1968 – Tolgay Ziyal) müze müdürü, Minik Kovboy’da (1973 – Guido Zurli) çiftlik kahyası, Hakanların Savaşı’nda ise (1968 – Mehmet Arslan) Kubilay Han rollünü oynamaktadır.

Takriben 200 filmde irili ufaklı çeşitli roller alan Erol Taş, oynadığı filmlerin altısında ise başrol oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor: Mapushane Çeşmesi (1964-Suphi Kaner), Kanlı Kale (1965-Yavuz Yalınkılıç), Efenin İntikamı (1967-Yavuz Yalınkılıç), Eşkiya Kanı/Hakimo (1968-Yavuz Figenli), Konuşan Gözler (1965-Hicri Akbaşlı), Katırcı Yani Efenin Definesi (1967-Yavuz Yalınkılıç).

45 yıllık oyunculuk yaşamı boyunca sinemaya büyük emek veren Erol Taş, bu emeğin bir sonucu olarak; 1965 yılında Duvarların Ötesi ile Antalya Film Festivali’nde, 1967’de İnce Cumali ile yeniden Antalya Film Festivali’nde, Sahildeki Beden ile İzmir Film Festivali’nde, Susuz Yaz’daki oyunculuğu ile ise Turizm Bakanlığı ve Meksika Accopulco Festivali’nde en iyi asistan erkek oyuncu ödüllerini aldı. Usta, 8 Kasım 1998 günü, Samatya SSK Hastanesi ’nde hayata gözlerini yumdu.