Ernest Rutherford biografisi
Nükleer fizikçi.1908 yılı Nobel Kimya Ödülü sahibi.
Ernest Rutde James ve Martha Rutherford çiftinin çocuğu olarak Yeni Zelanda’da oysa Nelson Spring Grove ’de minik bir çiftlikte dünyaya gelmiştir. 1843 yılına babası 4 yaşındayken Yeni Zelanda’ya göç etmiş İskoçya’lı bir ailenin 12 çocuğundan dördüncüsüydü. Babası, otomobil tamircisiydi.
Yeni Zelanda ’nın bir şehri olan ettiği Christchurch’teki Canterbury College’ta üniversite eğitimini yaptı.1892’de lisans, ertesi yılda üstün başarıyla yüksek lisans derecelerini aldı. Bir sene daha okulda kalarak demirin yüksek frekanslı magnetik alanlardaki mıknatıslanma özellikleri üstünde çalışmalar yaptı.
1894’de, Cambridge Üniversitesi ünlü fizik bilgini J.J. Thomson’un yanına niyetlenmek üzere İngiltere’ye geldi. Üniversiteye bağlı Cavendish Laboratuvarı’ndaki ilk yılını radyo dalgaları, ikinci yılını yeni keşfedilmiş olan X-ışınları üzerindeki çalışmalarla geçirdi. Sonradan, hayat boyu mücadele konusu olan radyoaktivite üzerindeki araştırmalarına koyuldu.
Rutherford’u 1898’de, Kanada’da McGill Ünivüğüne çağırdı. Genç bilimadamı beklenmedik bu çağrı aleyhinde bir ikilem içine düştü: Bir yanda erişilmesi zor, saygın bir unvan, öte yanda araştırma ortamı olarak bulunmaz nimet saydığı Cavendish Laboratuvarı. Rutherford 27 yaşındaydı. Kısıtlı bursu ile nişanlısını İngiltere’ye aldırtamaması bir yana; kendi yolculuğu sebebiyle yaptığı borcu bile ödeyemiyordu. Aldığı teklif ona bu olanakları da sağlayacaktı. Rutherford, sonunda ister istemez çağrıyı kabul etti.
McGill Üniversitesi’nde geçirdiği yaklaşık on sene içinde ayrıca radyoaktif atomların kendiliğinden öbür nitelikte atomlara dönüştüğünü ispatlayarak Nobel Ödülü’nü kazandı; keza de atomun yapısına ilişkin olarak aranan açıklığı getiren çekirdek buluşunu ortaya koydu.
Rutherford’un radyoaktiviteye ilişkin birincil önemli buluşu, “alfa” ve “beta” dediği iki değişik ışının varlığını belirlemesiydi. Keza, asistanı Soddy ile birlikte bir elementin bir başka elemente dönüşümünde radyoaktivitenin rolünü, denek olarak kanıtlamıştı.
Rutherford 1908’de Nobel Ödülü’nü, 1914’de “Lord” unvanını aldı. 1919’da Cavendish Laboratuvarı’nın başına geçti. Cavendish onun yönetiminde fazla geçmeden dünyanın ilk olarak gelen denek fizik merkezi oldu. Burada giriştiği ilk çalışmalardan biri, yeniden alfa parçacıklarını kullanarak bir elementin diğer bir elemente yapay dönüşümünü yapmak oldu.
Deneyde, alfa parçacıklarının, nitrojen atomları gibi daha hafif atom çekirdeklerine çarptırıldıklarında, geriye sapmaksızın çekirdekle kaynaştıkları ve nitrojen atomunun oksijen atomuna dönüştüğü görülür. Bu süreçte başka bir parçacığın ortaya çıktığını saptayan Rutherford, çekirdeğin esas taşı saydığı fazla yüklü bir parçaya “proton” adını verdi.
Kütlesi bakımından diğerlerine eş, lakin elektrik yükü olmayan üçüncü bir parçacık daha söz konusuydu (“Nötron” denen bu parçacığı Rutherford’un asistanı James Chadwick 1932’de bulur). Bu, bilimsel araştırmaya bol paranın hemen şimdi akmadığı bir dönemdi. Cavendish’te bile deneyler, “derme çatma” denebilecek basit araçlarla sürdürülüyordu.
Rutherford, bir dizi seçkin fizikçi yetiştirmekle kalmadı, onlara büyük bir esin kaynağı da oldu. Nükleer fizik onun dünyasıydı. Bu alandaki öndeyilerinden o kadar azı yanlış çıkmıştır. Yanılgılarından biri, çekirdekteki saklı enerjinin sürgit kilitli kalacağı inancıydı. Ölümünden fazla yok iki yıl sonra bu enerjinin atom bombasına dönüştürülebileceğine artık kesin gözüyle bakılıyordu. Neyse ancak, şansı bir defa daha yüzüne gülmüştü: Hiroşima’daki dehşet patlamayı duymayacaktı.
Ernest Rutherford, 1900 yılında Mary Newton ile evlendi. Eileen adında tek çocukları oldu.