Atatürk
Atatürk

Atatürk

Atatürk biografisi

Asker, devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti ’nin kurucusu, birincil Cumhurbaşkanı, Türklerin babası, çağımızın en büyük lideri. Eşi görülmez başarılara imza atmış, ülkesi için hayatı pahasına kahramanca savaşmış, çökmüş bir imparatorluktan yeni, modern ve dinamik bir ülke yaratmış, bugün Türk halkının bir bayrak aşağı bağımsız şekilde yaşamasını sağlamış ve Türkiye ’yi kurtarmıştır. Bayrağımızı ve topraklarımızı ona ve komuta ettiği binlerce Mehmetçiğe borçlu olduğumuz için yediden yetmişe şükran doluyuz. Zira Atatürk, kaderimizi değiştirmiş, boyunduruk altında olmadan yaşamamız için bize bu ülkeyi bırakmıştır. Ülkemizin en büyük tarihi sınavı olan Kurtuluş Savaşı ’nda Türk askerini komuta etmiş, ekonomik ve askeri açıdan sefalet sınırında olan ülkemizi azmi, sabrı, çalışkanlığı ve dehası tamamen tek cisim haline getirip, bağımsızlığına kavuşturmuştur. Ülkemizin geleceğini her şeyin üzerinde tutmuş, inkılâpları ve ilkeleriyle bugün Türkiye ’nin modern milletler içinde yargı ettiği yerde olmasını sağlamıştır. Ardından fazla daha iyi bir Türkiye ve dünya bırakarak hayata gözlerini yummuş olan Atatürk, hiç kuşkusuz Türklerin en büyük şansıdır. Hayatı baştan başa sevilen, tevazusu, hoşgörüsü, barışçı ve uzlaşmacı kişiliği, entelektüelliği, hümanizmi, görgüsü, karizması ve özgün özellikleriyle dünyanın da hayran olduğu Atatürk, savaş yerine barışa, ayrılık yerine birlik ve beraberliğe sahip çıkmış, Türk bayrağı altındaki herkese ve bütün dünyaya şu önemli mesajı vermiştir: “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”

Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde sonsuza dek yaşayacaktır, ölümsüzdür.

Atatürk ’ün Kökenleri

Cumhuriyetimizin kurucusu, kahraman asker ve büyük devlet adamı Atatürk ’ün kökenleri Karaman Beyliği ’ne uzanmaktadır. Babasının ailesi, Anadolu‘nun Türkleşmesinde önemli rol oynamış olan “Kızıl-Oğuz” ya da “Kocacık Yörükleri” denilen Türkmenlerden geliyordu. Fatih Sultan Mehmed ’in padişahlığı döneminde parçalanan Karaman Beyliği ’nin Yörük aşiretlerindendiler ve Karaman ’ın Taşkale Köyü ’nden Rumeli ’ye göç ettirilmişlerdi. Atatürk’ün büyük dedesi olan Kırmızı Hafız Efendi, anne tarafından “Gulalar” baba tarafındansa “Pınarlar” olarak anılan ailelerin mensubuydu. 1850 yılında, Hafız Ahmet Efendi kardeşi Hafız Mehmet Emin‘le birlikte ticaret amacıyla Manastır şehrine gelmiş, daha sonra da Selanik ’e yerleşmişti.

Atatürk ’ün anne tarafının kökenleriyse, Orta Anadolu ’dan getirilerek Batı Makedonya‘nın Sarıgöl Bucağı’na yerleştirilen, sonra Selanik’in Lankaza(Lagaza) bölgesine göç eden ve “Evlad-ı Fatihan” olarak anılan yörüklere uzanıyordu. Atatürk’ün büyükannesinin adı Ayşe, dedesi ise Sofi-Zade Feyzullah efendiydi, Hasan ve Hüseyin isimlerinde iki çocukları vardı. Zübeyde Hanım ’a döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, okuryazar oluşu sebebiyle Zübeyde Molla deniliyordu.

Atatürk’ün babası Ali Rıza Bey, Manastır vilayetinin Debre-i Bala sancağına emrindeki Kocacık nahiyesinde doğdu. Ali Rıza Bey, bir vakit Selanik Evkaf kâtipliğinde bulunmuş, 1876 yılında Selanik Asakir-i Milliye Taburu ’nda birinci mülazım olarak tahsis almış, 1877 ’deki Osmanlı-Rus Harbi ’nde de savaşmış ve sonraları ticaret hayatına atılmıştı. Gümrük Muhafaza Teşkilatı’nda memurluk yaparken Zübeyde Hanım ’la 1871 yılında evlenmelerine müteakip birincil çocukları Fatma dünyaya geldi. Ardından Ahmet (1874), Ömer (1875), Mustafa (Kemal Atatürk) (1881), Makbule (Boysan, Atadan) (1885) ve Naciye (1889) isimlerinde beş çocukları daha oldu. Ama Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer ise hemen şimdi sekiz yaşlarındayken, o dönemde Rumeli’yi kasıp kavuran kuşpalazı (kuşpalazı) salgınından hayatlarını kaybettiler.

(Yüzbaşı Bakir Tosun‘un Tarihte Bozkır ve Çevresi Yelbeği adlı çalışmasında, Atatürk’ün cet ağacı hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir.)

Atatürk ’ün Doğumu

Mustafa Kemal ATATÜRK, 1881 yılında, Selanik’in Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi üzerinde yer alan evde dünyaya geldi. Ali Rıza Bey, çocukken kazayla beşikten düşürüp ölümüne yol açtığı ve hiç unutmadığı kardeşinin ismini yeni doğan oğluna verdi: Mustafa.

Sarı saçlı, mavi gözlü bir bebek olan Mustafa, Rumi yıllıke göre 1296 yılında dünyaya geldiyse de, doğduğu ay ve gün hakkında kesin bir data yoktu. Ama kayıtlarda bulunan bilgilere tarafından Zübeyde Bayan oğlunu “Erbain Soğukları” esnasında doğurduğunu ve aklında kalan tarihin 23 Aralık olduğunu belirtmişti. Bu tarih takvim farkı dolayısıyla 4 Ocak 1881 ’i göstermektedir.

Selanik evraklar belgelerinden edinilen bilgilere kadar, Atatürk ’ün doğduğu ve derhal müze olan ev, 1870 yılından önce Rodoslu öğretmen Hacı Mehmed tarafından yaptırılmış, önce İbrahim Zühdü, daha sonra da Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm‘e satılmıştı.

Ali Rıza Bey, babasının Subaşı Mahallesi ’ndeki evinde eşi Zübeyde Bayan ve çocuklarıyla birlikte 1878 yılına dek ikamet etmiş, sonra Atatürk ’ün doğacağı evi kiralayıp yerleşmişti. 1880 yılında belalısı bir Rum haydut tarafından kaçırılan Ali Rıza Bey’in hayatından ümit kesildi. Daha Sonra yüksek bir haraç ödeyerek kurtuldu.

Atatürk ’ün doğduğu konut, etrafı yüksek duvarlarla taraflı, harem ve selamlığı olan üç katlı, olağan bir evdi. Dönemin belgelerine kadar, bir bab fekani oda, bir divanhane, bir tahtessema, iki bab tahtani oda, bir çeşme ve avludan oluşuyordu. Dış yüzeyi pembe boyalı olup, daha alçak pencerelerine emir, üst pencerelerine de ahşap kafesler yapılmıştı. Atatürk evin ikinci katındaki sol tarafa düşen ocaklı odada dünyaya gelmişti.

29 Ekim 1933 ’te, Cumhuriyet‘in Onuncu Yıl Dönümü dolayısıyla, Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansı ’nın bir hatırası olarak, Atatürk’ün doğduğu evin çift kanatlı kapısının sağ köşesine bilye bir plaka yerleştirdi. Plakanın üzerinde Türkçe, Elence ve Fransızca olarak şu açıklama yer aldı: “Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri GAZİ MUSTAFA-KEMAL burada dünyaya gelmiştir. İş bu levha Türkiye Cumhuriyetinin onuncu yıldönümü münasebetiyle konulmuştur.” Atatürk ’ün doğduğu konut bugün Selanik’in Avuç Içi Dimitriya Mahallesi ’ndeki Apostolu Pavlu Caddesi üstünde 75 numaradadır, bitişiğinde Türk Konsolosluğu vardır.

Atatürk ’ün Çocukluğu ve Eğitimi

Atatürk mütevazı bir aileden geliyordu. Onun bu özelliğinin ileride halkın nabzını tutmasını bilmesinde, halkın eğilimlerini sezmesinde büyük faydası olacaktı. Yakınları onun bir halk çocuğu olmakla övündüğünü açıklama etmişlerdi. Atatürk 4 yaşındayken kız kardeşi Makbule Boysan Atadan dünyaya geldi. Öteki kardeşlerini çocuk yaştaki ölümleri nedeniyle hiç tanıyamayan Atatürk ’ün çocukluk yıllarına dair kayıtlarda bulunan bilgiler sınırlıdır. Atatürk, mektep çağına geldiğinde, eğitimi konusunda annesiyle babası aralarında bakış ayrılığı gözüktü. Geleneklere bağlı olan ve Hacı Sofi gibi dinine tabi bir aileden gelen Zübeyde Bayan, eğitim sisteminin girift olduğu bu dönemde, Atatürk ’ün dini eksende eğitim veren Mahalle Mektebi‘ne gitmesinde ısrarcı davranıyordu. Aydınlatılmış görüşlü olan Ali Rıza Bey’in tercihi ise yeni açılan ve döneme göre epeyce çağdaş bir anlayışla kurulan Şemsi Efendi İlkokulu ’ndan yanaydı. Zira okulun kurucusu olan ve okula kendi ismini veren Şemsi Efendi, okulunda ezbercilik yerine katif metodu uygulatıyordu, hem okulun kız bölümünü de açmış olan okumuş bir eğitimciydi. 1873 yılında Selanik ’te valilik görevine başlayan Mithat Paşa, başarılarından nedeniyle Şemsi Efendi ’ye padişah nişanı vermişti.

Ali Rıza Bey’in önerisiyle okul konusundaki ikilem çözümlendi. Buna tarafından Atatürk, önce ilâhîlerle ve dinî bir törenle semt okuluna başlayacak, birkaç gün sonra da Şemsi Efendi okuluna geçecekti. Şemsi Efendi Okulu ’nda dönemin semt okullarından ayrı olarak yeni öğretim metotları uygulanmakta ve kara tahta, tebeşir, silgi, öğretmen masası, okumayı kolaylaştıracak levhalar gibi yeni araçlar kullanılmaktaydı. Atatürk ’ün pedagojik esaslara tarafından eğitim veren bu okulda öğrenim görmesi gelişmesinde epeyce etkin oldu. Zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda arkadaşlarının ve öğretmenlerinin sevgisini şampiyon Atatürk, matematikteki üstün başarısıyla da uyarı çekiyordu.

bu vesileyle gümrük memurluğunu bırakan, kereste ve gerisinde da tuz işine giren Ali Rıza Bey, Rum eşkıyalar ve tuzların erimesi nedeniyle ticaret hayatından çekilmişti. Memuriyete yeniden giremeyen Ali Rıza Bey bir vakit sonra hastalandı ve 1888 ’de hayatını kaybetti. Babası öldüğünde Atatürk 7 yaşında, kız kardeşi Makbule ise hemen şimdi 3 yaşındaydı.

Babasının ölümü üstüne okuldan ayrılmak zorunda kalan Atatürk ve ailesini kuvvet günler bekliyordu. Eşini kaybettiğinde kızı Naciye ’ye hamile olan Zübeyde Hanım, 1890 ’ta doğum yaptı. Maddî durumu yetersiz olan Zübeyde Bayan çocuklarını alarak Langaza ’da tarım işiyle uğraşan ağabeyi Hüseyin Ağa ’nın çiftliğine yerleşti. 1901 yılında Atatürk ’ün kız kardeşi Naciye, tüberküloz hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti. Babasını ve kısa bir vakit sonra kız kardeşini kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşamış Atatürk ’ün, dayısının çiftliğinde ailenin erkeği olarak aldığı sorumluluklar artmıştı. Çiftlikte geçen bu dönemde Atatürk doğayla iç içe oldu, dayısına işlerinde muavin olduğu için el becerileri arttı. Oysa Zübeyde Hanım oğlunun öğreniminin yarım kalmasından üzüntü duyuyordu. Onun caminin imamından ve özel öğretmenden aldığı eğitim beceriksiz kalınca Zübeyde Hanım Atatürk ’ü, iyi bir eğitim görmesini sağlamak için halasının yanına, Selanik ’e yolladı.

bu arada abisine daha artı yük olmak istemeyen ve aldığı ufak emekli aylığı ile geçinmekte güçlük çeken Zübeyde Hanım, Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile evlendi. Ragıp Bey’in önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik, babasının hatırasına saygı gösterilmediğini düşünen Atatürk ’ü kızdırmıştı. Annesinin ikinci defa evlenmesini içine sindiremeyen Atatürk, uzun süre annesini aramadı. Ama bu düş kırıklığı onun alıştırma azmini arttırdı. Zira küçük yaşta babasını kaybetmesi de onun kendi ayakları üzerinde durma gücünü kazanmasını ve hayatta başarılı bir şekilde çaba etmesini sağladı. Prof. Dr. Şerafettin Turan ’ın Mustafa Kemal ATATÜRK biografisinde konuyla ilgili olarak şu bilgilere yer verilmişti:

tirnak-sol.gifspacer.giftirnak-sag.gifZübeyde Bayan’ın Ragıp Bey ile ikinci bir izdivaç yapması, ana ile oğul arasında dikkatlerden kaçmayan bir sorun da yaratmıştı. Ragıp Bey, Teselya Yenişehir’den Selanik’e göçmüştü. Eşini yitirmiş, dört çocuğuyla dul kalmıştı. Süreyya ve Hakkı adlarında 2 oğlu ile birinin adı Rukiye olan 2 kızı vardı. Zübeyde Bayan’la evlendiğinde Mustafa ve Makbule kardeşler için psikolojik de olsa bir üvey baba ve üvey kardeşler sorunu baş göstermişti. Makbule bu yeni hayata ayak uydurmakta gecikmemişti fakat Mustafa üvey babanın bulunduğu çatı altında oturmak istememişti. Atatürk yaşamının sonlarında üvey babasından söz ederken “Bana aleyhinde çok saygılı davranmış, büyük adam muamelesi etmiştir.” diye olumlu bir manzara sergilemişti fakat evden ayrılışını Yıkım İnan’a babasını yitiren bir çocuğun isyanı olarak şöyle açıklamıştı: “Anamın böyle bir aile bağı yapmasını takdir ettim. Ama çocukluk duygum isyandan ibaretti.

Selanik Askeri Rüştiyesi

Selanik ’teki halasının yanında taşındıktan sonradan Mülkiye İdadisi‘ne kaydolan Atatürk, bu okulda Arapça öğretmenliği yapan Kaymak Hafız ’dan sopa ile dayak yiyince, zaten orada okumasını istemeyen büyükannesi onu hemencecik okuldan aldırdı. O dönemde mektep formasını çok beğendiği komşularının oğlu Askeri Rüştiye ’ye gidiyordu. Ona özenen Atatürk, asker olmasını istemeyen annesinin aleyhinde çıkmasına rağmen, el altından, Selanik Askeri Rüştiyesi‘nin sınavına girdi. Sınavı kazandığı haberini alan Atatürk 1893 ’te tekrar gizlice bu okula kaydını yaptırdı. Selanik Askeri Rüştiyesi’nde, epeyce başarılı olan Atatürk sınıf başkanıydı ve üstün zekâsıyla matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi ’nin de dikkatini çekiyordu. Genç öğrencisinin yeteneklerinden epeyce etkilenen Yüzbaşı Mustafa Efendi onu eşsiz kılmak için namına “Veri ve erdem bakımından olgunluk ve eksiksizlik” anlamına gelen Kemal ismini ekledi. Genç Mustafa, o günden sonradan Mustafa Kemal olmuştu. Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesi ’ndeyken, matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi ’nin mazereti olduğu zamanlarda, onun yerine birçok kez dersi vermekle görevlendirilmişti. Zira büyük önder, bununla ilgili olarak sonradan şunları söyleyecekti;

tirnak-sol.gifspacer.giftirnak-sag.gifRüştiyede en fazla matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren hoca değin olur ya de daha artı veri edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılmış sorular düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak yanıt veriyordu.

Türk Dil Kurumu Başuzmanı A.Dilaçar ’ın, Atatürk ’ün matematikteki üstün başarısıyla ilgili olarak 10 Kasım 1971 tarihli yazısında belirttiğine göre, Atatürk ölümünden bir buçuk sene değin önce, üçüncü Türk Dil Kurultayı‘ndan (24–31 Ağustos 1936) derhal sonradan 1936–1937 yılı kış aylarında kendi eliyle “Geometri” adlı bir kitap yazdı. Kitap, matematik öğretmenleri ve bu konuda kitap yazacaklara rehber olması amacıyla 1937 yılında Kültür Bakanlığı ’nca yayınlanmıştı. Atatürk, “Geometri” isimli yapıtında; Boyut, uzay, yüzey, seviye, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, pozitif, eksi, çarp, bölü, eşdeğer, toplam, oran, orantı, türev, bölge, varsayım gibi geometri ve matematikle ilgili terimlerin isim babası oldu ve bu terimleri Türk matematik bilimine kazandırdı.

sonradan ünlü bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, Atatürk ’ün “Geometri” kitabı için “Ufak ama anıtsal bir yapıt” yorumunu yapacaktı. Yapıtında bulunan her tanımı, her kavramı bütün öğeleriyle eksiksiz ve açık biçimde anlatan Atatürk, bunları örneklerle de açıklamıştı. Atatürk’ün türettiği matematik terimlerinin ve yaptığı geometri tanımlarının neredeyse tümü bugüne kadar değişmeksizin kullanıla gelmiştir. O’nun türettiklerinden sadece birkaç terim sonradan küçük ölçüde değiştirilmiştir.

Atatürk, 1898 ’de Selanik Askeri Rüştiyesi’nden üstün başarıyla mezun oldu. Artık askerî idadide (lise) öğrenimine devam etmesi gereken Atatürk, Selanik ’cilt istanbul ’a gelmeyi düşünüyordu. Ama sınav mümeyyizlerinden Hasan Bey ’in tavsiyesiyle Manastır şehrindeki Manastır Askerî İdadisi ’ne yazıldı.

Manastır Askerî İdadisi

Makedonya ’nın en gelişmiş şehri olan Selânik ’te, yeni fikirlere açık bir ortamda kendini geliştirme imkanı bulan Atatürk, renkli etnik yapısıyla bambaşka din ve ırkların bir arada yaşadığı bu şehirde büyük bir vizyon kazandı.

Manastır Askerî İdadisi ’ndeki eğitimi sırasında, arkadaşlarından Ömer Naci, Atatürk ’ün edebiyata alaka duymasında rol oynadı. Şiir ve hitabet sanatıyla yakından ilgilenmeye başlayan Atatürk, Namık Kemal ’den ve eserlerinden önemli şekilde etkilendi. Kitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey, Atatürk ’ün şiir ve edebiyata olan eğilimini fark edip, onunla askerlik mesleğine yönelmesi gerektiğiyle ilgili konuştu. Ancak, Atatürk için hitabet defalarca çok manâlı oldu, ayrıca yazma tutkusu da devam etti. Konuyla ilgili olarak sonra şunları söyleyecekti: