Antoine Lavoisier biografisi
Modern Kimyanın babası olarak bilinir. Oksijen, Karbon, Silisyum gibi elementleri keşfetmiştir.
Antoine Lavoisier, 26 Ağustos 1743 tarihinde Paris, Fransa ’da zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Daha küçük yaşında iken annesini yitiren Lavoisier, babasının yakın alaka ve bakımıyla büyür; ilk olarak olur ya de onun etkisiyle, hukukçu olmaya yönelir. Sorbone Üniversitesi ’nde Hukuk eğitimi fark etti. Hukuk bölümünden mezun oldu oysa babasının isteğine aleyhinde gelerek hukuku bıraktı. 1760 ’larda itibaren kimya çalışmaya başladı.
Antoine Lavoisier ’nin kimya öğretmeni, Paris ’teki “Jardin du Roi”da laboratuvarı yer alan ve Paris Bilimler Akademisi ’nin bir üyesi olan Guillaume François Rouelle (1703-1770) idi. Lavoisier ’nin etkilendiği kişiler arasında jeolog Jean-Etienne Guettard (1715-1786) da vardı. Ondan öğrendiği mineraloji bilgileri, kimya konusunda bilgilenmesi açısından yardımsever oldu. Başlıca kimya bilgilerini Rouelle ’den aldı. Rouelle ’in “Jardin du Roi”daki özel kimya kurs ve konferanslarını izledi ve şayet yeniden Rouelle ’in ecza dükkânındaki eczacılıkla ilgili hazırlık kurslarına da katıldı. Lavoisier, Guettard ile birlikte jeolojik ve mineralojik harita hazırlama çalışmaları yaptı ve bunun için aylarca dağlarda beygir sırtında gezip analizini yapmak üzere maden suyu örnekleri aldı.
1764 yılında 21 yaşında iken Paris‘in sokaklarını ışıklandırma proje yarışmasında birinciliği alır, Fransız Bilim Akademisi’nce altın madalya ile ödüllendirilir. 1768 yılında daha 25 yaşında iken bilhassa kimya alanındaki çalışmaları göz önüne alınarak akademiye aza seçildi.
Fransız Bilim Akademisi’nce hükümetin özel bir komisyonunda görevlendirilen Antoine Lavoisier, metrik sistemin oluşturulması, Fransa‘nın jeolojik haritasının çıkarılması gibi etkinliklerden tarımda verimin yükseltilmesine uzanan öyle fazla uygulamalı bilim çalışmalarını düzenledi. bununla birlikte 1775 yılında bir cins kuşatma aşağı olan ülkesinin savunma ihtiyacı barutun üretim sorumluluğunu da üstlendi. Kraliyet Barut ve Güherçile Yönetimi ’ne girdi. Görevlerinden biri de Fransa ’nın Amerikan Devrimi ’ne kolonilerin safında katılmasının gerisinde Benjamin Franklin ile birlikte kolonilere güherçile sevkini idare etmekti.
Fransa ’nın önde gelen ödenti tahsildarlarından birinin kızı ile evlendi.
Antoine Lavoisier, ilerde yaşamını yitirmesine yol açan bir işe, ülkenin bozuk aidat sistemini ayar işine de el atar. Fakat bütün bu uğraşlarına rağmen Lavoisier, kendisini asıl ilgilendiren bilimden kopmamıştır; her fırsatta özel laboratuvarına çekilip deneylerini sürdürmekten geri kalmaz.
Antoine Lavoisier, kendi evinde kurduğu laboratuarda yorulma bilmeksizin deneyler yapmış, kimya kitaplarında geçen her denemeyi her yerde yapıp sınamış, her yerde ölçüp tartmış ve tecrübe ve bulgularını durmadan kaydetmiştir. 1790 ’da ağırlık ve uzunluk ölçülerinin standartlaştırılması çalışmalarına başlayan Lavoisier, Fransa ’da metrik sistemin temelini atan bilim adamı olmuştur. Hem kimyacılarca kullanılmak üzere o zamanki kütle ve uzunluk ölçülerinin değişik bölüm sistemlerindeki dönüştürme çizelgelerini, ayrıca özgül yük çizelgelerini de hazırlanmıştır.
Antoine Lavoisier, bilim dünyasında en başta yanma olayına ilişkin geliştirdiği yeni kuramıyla ün kazandı. Antoine Lavoisier, araştırmalarına başladığında, kimyada Aristotales`in ve Antik Yunanların maddeye ilişkin dört element (toprak, su, ateş ve hava) öğretisinin yanı sıra yanmaya ilişkin flogiston kuramı geçerliydi. Bilindiği gibi, bir tahta ya da kumaş parçası yandığında duman ve alev çıkar, yanan nesne bir arz kül bırakarak yok olur.
Yürürlükteki kurama tarafından, yanma; yanan nesnenin flogiston denen, lakin ne olduğu bilinmez, gizemli bir madde çıkarması demekti. Odun kömürü gibi yandığında geriye doğru asgari kül bırakan nesneler flogiston bakımından en varlıklı nesnelerdi. Bilim adamlarının çoğunlukla doyurucu bulduğu bu kurama ters düşen kimi gözlemler de yok değildi. Bunlardan biri yanma için havanın gerekliliğiydi. Bir diğeri, kurşun gibi madenlerin, erime derecesinde ısıtıldığında, yüzeylerinde oluşan “calx”ın, madenin eksilen bölümünden daha ağır olmasıydı. Sahiden yanma olayını açıklamadaki güçlüğün bir nedeni gazlara ilişkin data eksikliğiydi. 1756’da İskoç kimyageri Joseph Black “sabit gaz” dediği karbon dioksidi buluncaya kadar aşina tek gaz hava idi. İngiliz kimya bilgini Joseph Priestley daha sonra denek olarak 10 değin yeni gaz keşfeder. Bunlardan biri onun “yetkin gaz” dediği, ileride Lavoisier’nin “oksijen” adını verdiği gazdır.
Joseph Priestley, oksijeni bulmasına rağmen filogiston kuramından kopamaz. Üstün bir deneyci olan bu İngiliz bilim adamı, kuramsal yönden rakibi Antoine Lavoisier ile irtifa ölçüşecek yeterlilikte değildi. Antoine Lavoisier yanma olayı ile 1770’lerin başında ilgilenmeye başlamıştı. Kapalı bir kapta fosfor yakınca gazın ağırlığının değişmediğini, ancak kabı açtığında havanın içeri girmesiyle birlikte gazın ağırlığının eksik da olsa arttığını saptamıştı. Bu gözlemin yürürlükteki kurama uymadığı belliydi, ama daha doyurucu bir açıklaması da yoktu.
Antoine Lavoisier, İngiliz bilim adamı Joseph Priestley ile birkaç yıl daha sonra Paris‘te buluştuğunda Joseph Priestley ’in cıva oksit üzerindeki deneylerinden söz ederken belirttiği “yetkin gaz”ın özelliklerinden aradığı açıklamanın ipucunu buldu. Doğrusu, oksijenin keşfinde öncelik Lavoisier’nin değildi; ama bu gazın hakiki önemini birincil kavrayan bilim adamı oydu.
Bu süreçte deneylere devam etmeyi dikkatsizlik etmeyen Lavoiser, oksijeni ve hidrojeni keşfetti. Her iki elementi de o isimlendirdi.
Çağdaş Kimyanın babası olarak bilinen Antoine Lavoisier, Oksijen, Karbon, Silisyum elementlerini keşfetmiştir. Yüzyıllar boyunca “simya” adı altında sürdürülen çalışmaların, bugünkü anlamda, kimya bilimine dönüşmesi onun çalışmaları doğru gerçekleşmiştir.
Antoine Lavoisier, bugün tanıdık 110 elementin 20 sini belirlemekle kalmadı, ayrıca ateşin gizini de çözdü. Nesnelerin yanmasına yol açan “filogiston” dedikleri bir madde olduğunu sanıyorlardı. Lavoisier deneyler aracılığıyla ateşin ısı ile oksijenin birleşmesiyle meydana geldiğini, filogistondan vazgeçilmesi gerektiğini gösterdi.
1789 yılında veri birikimini aktardığı birincil kimya ders kitabı olan “Traité Élémentaire de Chimie” (Yeni Başlayanlar İçin Kimya) adlı kitabı yayınladı. Kitap ilk dönem buluşlarını özetliyor ve aynı vakit kütle korunumu yasasını açıklıyordu. Bu yasa kimyasal reaksiyonlarda toplam kütlenin daima benzer kaldığı düşüncesi üstünde temellenmişti.
Antoine Lavoisier, 1771 yılında 13 yaşındaki Marie-Anne Paulze ile evlendi. Lavoisier ’e çalışmalarında eşinin de büyük yardımları olmuştur. Deney şekillerinin çizilmesi, tanıdık olmayan kaynaklı makalelerin çevrilmesi ve yazılan makalelerin yayına hazırlanması konusunda her zaman desteklemiştir. Çocukları olmadı. Latince ve İngilizce bilen, keza da hoş resim yapan Paulze, Lavoisier ’nin sadık bir egzersiz arkadaşı olarak onun deney notlarını tuttu, bakır levhalar üzerine cihaz çizimlerini yaptı.
Kral XVI. Louis ’e olan hizmetleri ve bir vergi tahsildarı olması sebebiyle 1789 yılındaki Fransız Devrimi ’nin ve 1793 yılında kralın idamının ardındaki gözden düştü. Bilimsel saygınlığı bir uçtan bir uca bir sene daha hayatta kalabildi. Ama 8 Mayıs 1794 ’te diğer kimyagerlerin karşısında çıkmasına karşın tutuklandı, yargılandı, mahkûm edildi ve giyotine gönderildi. Bunların hepsi yalnızca bir gün sürdü.
Antoine Lavoisier, 1794 yılında solunum üstünde deneylerini yapmakta olduğu bir sırada, devrim Mahkemesi önüne çağrılır. İki suçlamaya hedef olmuştur:
Devrim karşıtı olarak karalanan aristokrasiyle ilişkisi;
Ücret toplamada kanunsuzluk (Lavoisier topladığı vergilerin minik bir bölümünü laboratuvar deneyleri için harcamıştı).
Antoine Lavoisier ’i kurtarmak için dostları mahkemeye koşmuştu fakat şahit olarak bile dinlenme gereği duyulmadı. “Vatandaş Lavoisier’in çalışmalarıyla Fransa‘ya onur sağlayan büyük bir bilgin olduğunda hepimiz birleşiyor, bağışlanmasını diliyoruz” dilekçesiyle başvuran günün seçkin bilim adamlarına, yargıcın verdiği yanıt muhakkak ve çarpıcıdır: “Cumhuriyet’in bilginlere ihtiyacı yoktur!”
Büyük matematikçi Joseph-Louis Lagrange, Antoine Lavoisier’in idamı sonrasında şunları söylemiştir:
“Bu kafayı kesmeleri sadece bir an sürdü; fakat onun bir benzerinin gelmesi için yüz yıl bile yeterli olmayacaktır.”
Giyotinle idam edilme cezası bahşedilen Antoine Lavoisier, boynunun vurulmasını beklerken kitap okuyordur. Cellat, onu giyotine götürmek için yanına geldiğinde, Lavoisier, nerede kaldığını unutmamak için okuduğu kitabın arasına bir kitap ayracı koymuştur.
Antoine Lavoisier, 8 Mayıs 1794 tarihinde Paris, Fransa ’da 51 yaşında giyotinle idam edilerek ölmüştür.
Ölümünden sadece 1.5 yıl daha sonra Antoine Lavoisier’ye Fransız hükümeti kadar iade-i asalet edilmiştir.
Antoine Lavoisier’i unutulmaz yapan bir özelliği de nesnelerin kimyasal değişimlerini ölçmede gösterdiği doğaüstü duyarlılıktı. Bu özelliği ona “Kütlenin Korunumu Yasası” diye aşina çok kayda değer bilimsel bir ilkeyi ortaya sipariş verme olanağı sağlar. Antoine Lavoisier, kimi defa kendi adıyla da anılan bu ilkeyi şöyle dile getirmişti:
“Doğanın tüm işleyişlerinde hiçbir şeyin yoktan var edilmediği, bütün deneyde kullanılan dönüşümlerde maddenin tedarik olarak aynı kaldığı, elementlerin tüm bileşimlerinde nicel ve nitel özelliklerini koruduğu gerçeğini tartışılmaz bir aksiyom olarak ortaya sürebiliriz demiştir ve çağdaş kimyanın temelini atmıştır.”
Kitapları :
1789 – Traité Élémentaire de Chimie (Yeni Başlayanlar İçin Kimya)