Al Pacino biografisi
Özellikle Godfather ve Scarface‘deki oyunculuğuyla sinema tarihine adını kazımış, Amerikalı aktör, yönetmen.
Uzun süren sinemaood’un baş aktörlerinden biri olarak görülen Al Pacino, 25 Nisan 1940‘ta New York, Doğu Harlem’de dünyaya geldi. Hoş sanatlar Okulu’na giderken 17 yaşında okuldan ayrıldı ve dağıtılmış işlerde çalışmaya başladı.
Bir yandan da oyunculuk dersleri bölge Pacino, zaman zaman çıktığı gösterilerde oyunculuğunu geliştirdi. 1966 yılında ” Actors Studio ” da eğitim için hak kazandı. sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep’de rol aldı. 1967-68 tiyatro sezonunda zalim bir sokak serserisini oynadığı ” The Indian Wants the Bronx ” ile Obie Ödülleri En Iyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.
Al Pacino’nun Broadway’de sahneye çıktığı birincil oyun ” Does the Tiger Wear a Necktie ? ” dir. Her ne kadar oyun kırk gösterimden daha sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma düzen sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü‘nün sahibi oldu. Al Pacino’nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie’ dir. Bir sene sonra tekrar bir uyuşturucuı Panic in Needle Park her ne dek başarısız bulunsa da, üstün bir performans sergileyen Al Pacino büyük övgüler aldı.
Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount’un üstlendiği, Francis Ford Coppola’nın ” The Godfather ” ( Baba ) filminde Michael Carleone rolünü oynamaya yargı kazandı. Bu filmdeki mükemmel performansı ile En İyi Tezgâhtar Erkek Oyuncu Oscar’ına aday gösterilerek çıkışına devam eden Pacino, 1973’te Scarecrow filmiyle o kadar iyi bulunmazken, polis draması ” Serpico ” ve ” The Godfather Part II ” ( Baba 2 ) gibi sükse yapan filmler ile karnesini düzeltti.
Baba 2 ile üçüncü kere Oscar’a namzet gösterilen Al Pacino, 1975 yılında çevrilen ” Dog Day Afternoon “da, homoseksüel sevgilisinin cinsiyet değiştirme ameliyatının parasını karşılamak için banka soymaya kalkan bir aşığı canlandırdı. Başarılı filmlerle ününe ün katan Pacino, 1977 tarihli, araba yarışlarını konu bölge ” Bobby Deerfield ” daki kötü performansı ile inişe geçti.
Çareyi Broadway oyunlarına dönmekte buldu ve başrolünü oynadığı The Basic Training of Pavlo Hummel ile ikinci kere Tony ödülünün sahibi oldu. Hollywood’a döndükten daha sonra rol aldığı …And Justice for All ile eleştirmenlerin gönlünü alamasa da sinemaseverlerin gönlünde bir defa daha taht kurdu.
Pacino’nun sonradan rol aldığı filmleri, çabuk bir homoseksüel katilin ardındaki olan bir polis memurunu canlandırdığı ” Cruising ” ve ” Author Author ” adlı komedi iş yapmadı. 1983 yılında Brian De Palma‘nın yönettigi, şiddeti bol ” Scarface “ ( Zarar Görmüş Yüz ) ise birincil gösterildiğinde vasat bulunmasına karşın sonra sinemanın kült filmleri arasındaki yerini aldı.
Fakat başarının ardından her tarafta başarısızlık geldi ve Pacino tarihsel epik ” Revolution ” ( Devir )’dan sonradan gözlerden uzaklaştı. bu arada ” The Local Stigmatic ” filmiyle yönetmenliği denedi. Ancak bundaki başarısı filmin sinemalarda hiç gösterilmemiş olması ile eşleştirilebilir.
Al Pacino’nun dönüşü, 1989’da çekilen ” Sea of Love ” ( Aşk Denizi ) filmi ile oldu. Film büyük sükse yaptı. Pacino baştan bir stardı! 1990’da abartılı bir gangsteri oynadığı ” Dick Tracy ” ile altıncı kez Oscar’a namzet olan Pacino, aynı yıl çevrilen, üçlemenin üçüncü ayağı ” The Godfather Part III ” ( Baba 3 ) ‘de kendisinden bekleneni veremedi.
Ertesi yıl çevirdiği romantik komedi ” Frankie and Johnny ” ve arkasında gelen ” Glengarry Glen Ross “, vasatı geçemeyen filmleriydi. Uzun süren sessizliğin peşinde ” Scent of a Woman ” ( Kadın Kokusu ) ‘ndaki muhteşem oyunculuğu ile nihayet Oscar heykelciğine kavuşmayı başardı.
1993’te Brian De Palma ile her yerde çalıştığı ” Carlito’s Way ” ve 1995’te Michael Mann’in yazıp yönettigi, ve Robert De Niro’nun canlandırdığı bir hırsızın peşindeki polisi oynadığı Heat ile kariyerine devamlı Pacino, 1996’da politik bir dram olan ” City Hall ” da rol aldı. Lakin o sene dikkatleri daha çok yazıp yönettiği ve rol aldığı ” Looking for Richard ” ile çekti.
1997 senesinde genç Hollywood starları ile çevirdiği filmler gündemdeydi. Önce Johnny Depp ile ” Donnie Brasco ” ve daha sonra Keanu Reeves ile ” The Devil’s Advocate ” ( Şeytanın Avukatı ) … Al Pacino, 1999 yapımı ” The Insider ” ( Köstebek ) ile sinemaseverlerin karşısındaydı. Başrolü Russel Crowe ile paylaşan Pacino , sigara şirketlerinin halktan gizlediği sırların anlatıldığı ve yayın aşamasında kıyametin koptuğu ” 60 Dakika ” adlı programın yapımcısı Jeffrey Wigand’ı canlandırdı.
2000 yılında yönetmenliğini Oliver Stone’un üstlendiği ve başrollerinde Cameron Diaz, James Woods ve Dennis Quaid gibi tecrübeli oyuncuların yer aldığı ” Any Given Sunday ” ( Kazanma Hırsı ) adlı filmde oynayan aktör, Tony D’Amato adında futbol aşığı bir koçu canlandırdı.
2002 yılında görevi sırasında şiddet duruma düşen deneyimli bir dedektifi canlandırdığı ” Insomnia ” (Uykusuzluk) filmi ve açıkgöz bir yönetmeni canlandırdığı ” Simone ” filmi ile izleyicilerin karşısına çıktı.
2003 yılında ” The Recruit ” (Çaylak) filmi ile CIA ajanını canlandan tv dizisi ” Angels in America ” ile sevenlerinin gönüllerinde bir kere daha taht kurdu. 2005 yılında gişede başarısız olan Kirli Para adlı film ile sevenlerini üzen meşhur aktörün, 2007 yılında rol aldığı 88 Minutes (88 Dakika) adlı film de gişe başarısı gösteremedi.
Righteous Kill adlı, 2008 yapımı filmde, on üç takvim aradan sonra Robert De Niro ile beraber rol aldı.
Sanatkâr aktör 2009 yılı itibarı ile sinema projelerine her tarafta hız vermiştir. 2009 yılında gösterime girmesi beklenen You Don’t Know Jack ve de 2010 yılında gösterime girecek olan Mary Mother of Christ adlı filmler ile sinema hayatına devam etmektedir.
Al Pacino’nun üç çocuğu bulunmaktadır.