Akşemseddin
Akşemseddin

Akşemseddin

Akşemseddin biografisi

İslam alimi ve bilim insanıdır.

Akşemseddin, (H. 792) 1390 yılında Şam ’da doğmuştur. Başlıca adı Mehmet Şemsettin Bin Hamza ’dır. Babasının adı Hamza’dır. Saçının ve sakalının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşeyh ya da Akşemseddin adlarıyla ünlü olmuştur. Baba tarafından Hz. Ebu Bekir soyundan gelen Akşemseddin, 7 yaşında hafız olup, ailesiyle birlikte Amasya‘nın Kavak bucağına yerleşmiştir.

Babasının vefatından daha sonra Amasya ve Çorum ’un ilçesi Osmancık medreselerinde eğitimini tamamlayan Akşemseddin, müderrislik payesi aldı. Öğrenimini bitirdikten daha sonra Osmancık´a müderris oldu. Akşemseddin, tıbba ve eczacılığa da merak sararak tıp ilmini öğrendi. İlim tahsili ile hoşnutluk olmayan Akşemseddin, irfan tahsili için müderrisliği ve medreseyi terk etti. Tasavvufa olan ilgisinden dolayı, Akşemseddin önce İran ’ı dolaştı fakat umduğunu bulamadığı için tekrardan Anadolu’ya dönmek zorunda kaldı. Hacı Bayram Veli´nin müritleri arasına katıldı.

Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenen Aksemseddin, bu başarısından nedeniyle Hacı Bayram Veli‘den icâzet aldı ve hilafet tacı giydirildi. Bunun ardından Hacı Bayram Veli’den aldığı izinle Ankara‘dan ayrıldı ve Beypazarı’na yerleşti. Beypazarı’nda büyük bir şöhret bulan Akşemseddin, kısa bir vakit sonra oradan da ayrılır ve Çorum – İskilip’e yerleşti. Daha Sonra Bolu‘nun Göynük ilçesine yerleşir. Göynük’te de yeniden bir değirmen ve mescid yapı ettirip, kendi çocuklarının tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmuş, dahası mevcut eserlerini yazmış ve yedi kere hacca gidebilme imkanı bulmuştur. Akşemseddin ’in on çocuğu vardı. Akşemseddin, tıbba ve eczacılığa merak sararak tıp ilmini öğrendi. Hacı Bayram Veli´nin ölümünden daha sonra Bayramîlik tarikatını yürüttü.

Sonradan Akşemseddin, II. Murat‘ın dikte ve isteğiyle (Fatih Sultan Mehmed) II. Mehmed‘in hocalığına görev edildi. Akşemseddin, II. Mehmed’e danışmanlık yapıp istanbul’un fethine katkıda bulunmuştur. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmışlardır.

Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin ile İstanbul’a girişte şehir tarafından karşılanıyor, kent Akşamseddin’i II. Mehmed sanıp ona çiçekler uzatılıyor. Akşemseddin ise “Padişah ben değilim” diyerek yanındaki II. Fatih Sultan Mehmed‘i gösteriyordu. Fatih Sultan Mehmed ise “Hünkar benim lakin, o benim hocamdır. Çiçekler O’na Layıktır!” sözüyle tebessüm ediyordu.

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethin ardından Ayasofya‘da hutbesini tamamladıktan sonradan, minberden indi ve Akşemseddin’i imâmete geçirdi. Bu Nedenle Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu. Ayrıca Akşemseddin, Fetih’ten sonra Fatih Sultan Mehmed ’in ricası üzerine Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin (Eyüp Sultan´ın) kabrini tesbit etmiştir

Fatih Sultan Mehmed ’in ısrarına karşın İstanbul’da kalmak istemedi ve Göynüğe çekildi geri kalan hayatını orada yaşadı. Akşemseddin, (H.864) 15 Ocak 1460 tarihinde Bolu, Göynük ’de 70 yaşında ölmüştür.

Fatih Sultan Mehmed göre 1464 yılında Bolu ilinin, Göynük ilçesinde mezarına türbe yaptırılmıştır.

Akşemseddin Kutlama Günü 1988 yılında başlamış olup, her yıl İstanbul ’un Fetih Kutlamalarından bir hafta önce Mayıs ayının üçüncü haftasının Pazar günü kutlanmaktadır.

Akşemseddin, İstanbul kuşatması sırasında II. Mehmed ’e aşağıdaki mektubu yazmıştır:

tirnak-sol.gifspacer.giftirnak-sag.gif“O Allah fakat ikram ve takviye sahibidir. En dürüst selâm ve teslimiyet ifadelerimi takdimden sonra: Allah Teâlâ’dan temennî ve niyazim odur ama, gemi olayı hayli üzüntü ve bıkkınlık getirdi. Bir fırsat doğmuştu, illaki kaçırıldı. Ve hayli mahzurlar meydana getirdi. Birincisi din gayretidir. Bu olayda kâfirler sevinip, düşmanlar gülmüştür. İkincisi, başarısız ve yetersiz oluşunuz şeklinde bir yoruma sebep olundu. Üçüncüsü ise: Bu fakir’in “bendenizin” duâsının kabul olunmadığı ve asalet görmeyeceğ sakıncalar, mahzurlar meydana geldi. Şu Anda: Hiç müsamaha ve yumuşaklık göstermeden, bu başarısızlığın kimden ve nereden geldiğini tespit edip, sorumluyu görevden almak, tedip etmek – şiddetli çıkışmaklâf işitmek gibi- ağır ceza belirlemek gerek. Eğer böyle bir önlem alınmazsa, yarın öbür gün surlara hamle edileceği ve hendek dolduralacağı anda tembellik gösterirler. Bilirsin bunların bir kısmı bayağı Müslüman’dır. Allah için canını, başını koyan azadan azdır. İşin içine ganimet biriktirmek v.s. olunca birçok canını ateşe atar. Hemen sizden dileğim ve uyarı edilecek hususlar şunlardır: Ciddî bir gayretle işe kişisel olarak bulunma, emirleri kusursuz kullanmak gereklidir. Bahriyedeki kumandayı ciddî, disiplinli, merhameti az kişilere vermelisiniz. Üzüntülü bir şekilde otururken Kur’an-ı Kerimle tefe’ül ettik. Ulular ve gönüller sultanı Ca’fer Sâdık işaretiyle şu âyeti kerime geldi. Bu durumda derhal harekete geçmeyenler, gerçek Müslüman değildir. Münâfık hükmünde olup kâfirlerle birlikte cehennemde ebediyyen beraberdir. hükmü gönlüme verildi… İşi disiplinli şekilde koyulmak belirdi. Gayretinizi esirgemeyiniz. Sonunda mahcûbiyet ve ümitsizlikle gitmeyeceğiz. Allah’ın destek ve inâyetiyle neşeyle ve muzaffer olarak gideceğiz, inşallah. Doğrusu “kul tedbir alır, Allah takdir eder” hükmü esastır. Allah’a hamd olsun. Birey elinden geldiğince ciddî gayret göstermeli ve tedbirde kusur etmemeli. Allah Resûlü’nün ve Ashabı’nın sünneti budur. Üzüntülü bir şekilde biraz Kur’an-ı Kerim okuyup yatıldı. Allah’a çok şükür ama, bazı ikramlar, müjdeler oldu. Çoktandır böyle müjdeler alınmamıştı. Tam avuntu meydana geldi. Sözlerimiz zât-ı âlinize manâsız sözler gelmesin. Sizi sevdiğimizdendir. Vesselâm.”

Ilk Önce İslami bilimler olmak üzere tıp, gökbilim, biyoloji ve matematikte zamanın ünlülerinden oldu. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde çalışarak yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Tıp alanında bulaşıcı hastalıklar üzerinde de manâlı araştırmalar yaptı. Araştırmaları sonunda tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat ve Arapça yazdığı Hall-i Müşkilât ve Risalet-ün nuriyye adlı Tasavvuf kitapları, bilinen eserleridir.

Akşemseddin’in tıp ilmini kimden ve nasıl öğrendiğine dair belirlenmiş bir bilgimiz olmasa da tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Yalnızca ceset hastalıkların yok, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi.

Akşemseddin, Louis Pasteur‘in takriben 400 sene sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü’l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi:

tirnak-sol.gifspacer.giftirnak-sag.gif“Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını farzetmek hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek dek minik, ama canlı tohumlar vasıtasıyla olur.”

Mikroskop az önce icat edilmemişken, tarihte mikroorganizmalardan bahseden birincil kişidir. Ve Mikrobiyolojinin babası sayılmaktadır.

Kitapları :
– Risalet-ül-Nuriyye (Nur Risalesi)
– Def ’ü Metain
– Risale-i Zikrullah
– Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli
– Makamat-ı Evliya (Velilerin Makamları)
– Maddet-ül-Yaşam (Yaşam Maddesi)
– Nasihatname-i Akşemsettin (Akşemsettin Nasihatnamesi)
– Kitab-ül-Tıp (Tıp Kitabı)
– Hall-i Müşkülat (Güçlüklerin Halli)