Ahmet Ağaoğlu 1
Ahmet Ağaoğlu 1

Ahmet Ağaoğlu 1

Ahmet Ağaoğlu 1 biografisi

Ahmet Ağaoğlu, Osmanlı’nın son döneminde şekillenmeye başlayan Türkçülük/Türk milliyetçiliği düşüncesinin, ayrıca de cumhuriyetin birincil yıllarında uygulanmaya konulan Kemalist modernleşme projesinin oluşumunda ve kitleselleşmesinde önemli rol oynamış hafıza ve siyaset adamlarından biridir.

Ahmet Ağaoğlu 1, 1869 yılında bugün Ermenistan işgali altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesine tabi Şusa şehrinde doğmuştur. Asıl adı Ahmed Agayev’dir. Tahsiline doğduğu yer olan Şuşa’da mahalle mektebine geleneksel Şiî okullarında başladı. Ahmet Ağaoğlu’nun doğduğu, çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Şusa uzun yıllar İran devletinin egemenliği altında bulunduğundan nedeniyle bölgede yaşamış Azerî nüfusun öncelikle din almak üzere dil ve kültür bakımından manâlı ölçüde Fars etkisine maruz kaldığı söylenebilir.

Yusuf Akçura‘nın bildirdiğine tarafından, Ağaoğlu’nun ailesi 18. yüzyılda Erzurum yöresinden Azerbaycan‘a göç etmiş olan Kurteli kabilesine dayanıyordu. Ahmet Ağaoğlu’nun hem anne kadar, ayrıca baba tarafından ailesi Şusa’nın meşhur, muteber ve eğitimli aileleri olarak kabul ediliyordu. Nitekim dedesinin ağabeyi Hacı Mirza Mehmet’in konağı şehrin ileri gelen mollalarının, ahundlarının (Şiî din adamı) ve eşrafının edebî ve dinî sohbetlerine konut sahipliği yapmakla meşhurdu.

Kabilenin reisi durumunda olan Hacı Mirza Mehmet, yeğeni Ahmet’in ileride iyi bir din adamı olarak yetişmesini temin etmek üzere, onu önce geleneksel mahalle mektebine gönderir. Bu sırada öteki akranlarından farklı olarak Arapça bilgisini geliştirmesi için özel bir hoca tutulur. Bu eğitim süreci her bakımdan geleneksel Şiî ulemasının peşine düşüp takip ettiği bir yoldu: Büyük ölçüde Arapça ve Farsça olağan metinlerin ezberine dayalı din merkezli bir eğitim. Matematik, fen, coğrafya gibi pozitif bilimler bu eğitimin konusu değildi.

O dönemde Azerbaycan‘daki çağdaş eğitim kurumlarının tamamı Rus ya da Ermeni kökenli halkların yönetiminde bulunduğu için Şiî veya Sünnî Azeri aileler çocuklarını bu okullara yollamak konusunda utangaç bir söylev takınmaktaydılar. öte yandan bu okullarda verilen eğitimin içeriği de -özellikle mollalar tarafından eleştirildiği şekliyle- İslamî esaslarla bağdaştırılmıyordu. Buna karşın Ağaoğlu, önce annesinin tavassutuyla bir öğretmenden özel Rusça dersleri almış, gerisinde Ermenilerin idaresi altında yer alan ortaokula kaydolmuştur.  

       Ahmet Ağaoğlu ortaokulu bitirdikten sonra yine Şusa’da yer alan Rus lisesine devam etmiş, burada esas pozitif bilimlere ek olarak öğretmenleri yoluyla Rusya‘da cereyan etmekte olan siyasal gelişmeler ve ilk kez parlamentarizm almak üzere çeşitli fikir akımları hakkında bilgi sahibi olmuştur. Burada Dostoyevski, Tolstoy (Aleksey Nikolayeviç Tolstoy) ve İvan Turgenyev gibi edebî şahsiyetler yanına Rusya‘da o dönem Çarlık yönetiminin mutlak yetkilerine karşısında uğraş eden demokrat siyasal hareketlerin (narodnik) fikrî temellerini de tanıma şansı yakalamıştır. Oysa o dönem yürürlüğe konulan yeni eğitim sistemine kadar üniversiteye kabul edilecek öğrencilerin Rusya‘nın yalnızca kayıtlı merkezlerinde mevcut olan liselerde bir yıl ek eğitim görme şartı sebebiyle Ağaoğlu lise eğitimini Tiflis‘te bitirmek zorunda kalmıştır

Nihayet Tiflis’te lise eğitimini tamamlayan ve gerisinde Politeknik Enstitüsü’ne kabul edilmek için zorunlu olan sınavları başarıyla geçen Ahmet Ağaoğlu, 1887 yılında Petersburg‘a gitmek üzere ailesinden ve Şusa’dan ayrılır. Petersburg, İmparatorluğun başkenti ve Rusya‘nın Batı ’ya açık en kayda değer şehri olarak canlı hafıza hayatı, sanatsal ve kültürel faaliyetlerin hızlı trafiği ile Ahmet Ağaoğlu’nun hayal dünyası üzerinde derin izler bırakır. Yeniden ileride Azerbaycan millî hareketinde manâlı roller üstlenecek olan Hüseyinzâde Ali Bey ve Topçubaşı Ali Merdan Bey ile de ilk defa burada tanışma fırsatı bulur. Ne var ama, gözlerinde ortaya çıkan rahatsızlık dolayısıyla Ahmet Ağaoğlu, Politeknik Enstitüsü’ndeki eğitimini yarıda keserek sadece birkaç ay sonradan Şusa’ya geri dönmek zorunda kalmıştır.     

       Ahmet Ağaoğlu Petersburg’tan Şusa’ya dönüşünde kısa bir kararsızlıktan sonra gözlerindeki rahatsızlığın çare edilmesiyle öğrenimine Fransa‘da devam etme kararı alır. 1888 yılında tekrar Petersburg üzerinden üniversite eğitimi için Paris‘e gider. Sınırlı imkânlarla önce Fransızcayı öğrenir, arkasından aynı anda College de France’da Tarih ve Dilbilim, Sorbonne’da Hukuk okumaya başlar. College de France’dan hocası meşhur oryantalist James Darmesteter öncelikle edinmek üzere, Ernest Renan ve Madam Juliette Adam gibi Fransız sanat ve yüksekokul camiasının manâlı isimleriyle yakın ilişkiler kurar. Daha öğrencilik yıllarının başlarında Madam Adam’ın çıkardığı La Novuelle Revue dergisine ilki Mart-Nisan 1891’de “La Société Persane” başlığı ile meydana çıkan toplam yedi makale yayımlar. Ağaoğlu, makale çalışmalarına ek olarak 1892 yılında Londra‘da düzenlenen IX. Müsteşrikler Kongresi’nde de Şiîliğin Mazdek kökenleri üstüne bir bildiri sunmuştur.  

         1894’te Paris‘teki eğitimini tamamlayarak Azerbaycan‘a dönen Ağaoğlu ilk olarak Şusa ve Bakü’de öğretmenlik görevlerinde bulunurken o dönem Kafkasya’da çıkmakta olan Kavkaz, İrşad, Hayat ve Kaspy gazetelerinde fazla sayıda makale yayımladı. Bir ara Meşrik adlı bir gazete dışlamak istediyse de, Rus makamlarının müsade vermemesi üzerine bunu muvaffak olamadı. Yazarlık, yayıncılık ve öğretmenlik görevlerini sürdürdüğü bir dönemde Vezirov’ların kızı Sitare Hanım ile tanışarak evlendi. Ahmet Ağaoğlu’nun beş çocuğundan dördü bu dönemde Kafkasya’da doğmuş, sonuncusu Gültekin Türkiye’ye yerleştikten sonra dünyaya gelmiştir. Ancak siyasî faaliyetleri ile Rus yönetiminin dikkatini çekmiş olmalı fakat; gelişen baskılara daha fazla dayanamayarak 1908 yılının sonunda İstanbul‘a kaçmak zorunda kaldı.

Ahmet Ağaoğlu Türkiye‘ye yerleşmesinden derhal sonra Paris yıllarında tanıştığı Ahmet Rıza gibi İttihatçılar ile yakın ilişkisi bir uçtan bir uca önemli görevlere getirildi. Önce Süleymaniye Kütüphanesi müdürlüğüne atandı, arkasında 1912 yılında Afyonkarahisar mebusu olarak Osmanlı Mebusan Meclisi’ne seçildi. Tekrar bu dönemde Türk Derneği, Türk Yurdu dergisi ve Türk Ocakları gibi Türkçü kuruluş ve yayınlama organlarının kurucuları arasında yer aldı.  Ahmet Mithat Efendi‘nin vefatından daha sonra Çevirmen-ı Gerçeklik gazetesinin başyazarı oldu. İttihat ve Terakki içerisindeki etkinliği tamamen milletvekili seçildikten daha sonra keza partinin Merkez-i Umûmî üyeliğine getirildi.

Ahmet Ağaoğlu 1, II. Meşrutiyet yıllarında Türkiye‘ye resmileşmiş olan Yusuf Akçura, Ayaz İshakî, Sadri Maksudi Arsal, Zeki Velidi Togan gibi isimlerle birlikte hem Osmanlı’nın son döneminde şekillenmeye başlayan Türkçülük/Türk milliyetçiliği düşüncesinin, hem de cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanmaya konulan Kemalist modernleşme projesinin oluşumunda ve kitleselleşmesinde önemli rol oynamış fikir ve siyaset adamlarından biridir.

Ahmet Ağaoğlu 1 ve diğerleri 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rus Çarlığı göre Müslüman halklar üzerinde yoğun olarak uygulanan asimilasyonist/entegrist politikalar karşısında siyasal ya da kültürel bir Türkçülüğün gerekli olduğu düşüncesinde birleşik ve deyim yerindeyse ömürlerini bu davaya adamışlardır.

Etkileri bu itibarla yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmamış, Kafkasya, Kırım, İdil-Ural ve Türkistan gibi yoğunlukla Türk dilli halkların meskûn bulunduğu bölgelerde bakımlı veya geniş (Pantürkist) milliyetçiliklerin yeşermesinde ilham kaynağı olmuşlardır.

Ahmet Ağaoğlu, Türkiye’de siyasî ve düşünsel faaliyetlerini sürdürürken I. Dünya Savaşı‘nın patlak vermesi üzerine baştan ilgisini Kafkasya’ya çevirdi. 1918 yılında Nuri Paşa komutasında Azerbaycan‘a giren Kafkas Ordusu’nda siyasi danışman olarak yer aldı. Ardındaki kurulan bağımsız Azerbaycan devleti parlamentosuna milletvekili olarak seçildi. Bu sırada Paris Uzlaşma Konferansı ’nda Topçubaşı Ali Merdan Bey ile Azerbaycan‘ı sunmak üzere İstanbul üzerinden Fransa‘ya gitmek üzereyken İngilizlerin emri ile tutuklandı ve diğer İttihatçı liderlerle birlikte Malta‘ya sürüldü. Takriben iki yıl Malta’da kaldıktan daha sonra Ankara hükümetinin İngilizlerle yaptığı antlaşma sonucu öteki tutuklularla birlikte hür bırakıldı ve Mayıs 1921’de dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver‘nin davetini kabul ederek Ankara‘da millî mücadeleye katıldı.

Ahmet Ağaoğlu, Malta’da tutsak olarak bulunduğu yıllarda Üç Uygarlık adlı eserini kaleme aldı. Millî çaba yıllarında Ankara hükümetinin İstanbul hükümeti aleyhinde meşruiyetini kuvvetlendirme namına gittiği Kars dönüşünde eşzamanlı olarak Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü ile Egemenlik-i Milliye’nin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Ardından TBMM seçimlerinin yenilenmesi üstüne 2. dönem Kars milletvekili olarak parlamentoya girdi. Milletvekilliği durmadan (1923–1931) etkin siyasal yaşamdan çekildiği 1931 yılına değin devam etti. Bu süreçte 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu hazırlayan encümende yer aldı ve hilafetin kaldırılması gibi yeni rejimin laikleşmesini tedarik eden öyle çok düzenlemenin gerçekleştirilmesinde etkin rol oynadı. Tekrar bu dönemde Ankara Hukuk Fakültesi’nde Esas Hukuk ve Tüzük Hukuku dersleri verdi.

Ahmet Ağaoğlu 1926 yılından itibaren kendini üyesi olduğu Cumhuriyet Insanlar Fırkası‘nın üst yönetimi ile gerilimli bir ilişki içinde bulur. Zira Ahmet Ağaoğlu o yıl -esasında bir özeleştiri çerçevesinde- hazırlayıp Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İnönü‘ye sunduğu raporunda CHF ile irk tabanı aralarında büyük bir kopukluk yaşandığını, parti yönetiminin halka aleyhinde “mütehakkim ve mütekebbir” bir gidişat aldığını, yolsuzluğa ve israfa yöneldiğine dikkat çekerek partide köklü bir reformun zorunlu olduğunu savunmaktaydı. Ne var oysa, laf konusu rapor bilhassa İsmet İnönü kadar şahsının yıpratılmasına karşın bir teşebbüs olarak yorumlanmış, bu koşul Ahmet Ağaoğlu’nun zamanla parti yönetiminden dışlanmasıyla sonuçlanmıştı. Nitekim güdümlü de olsa 8 Ağustos 1930’da Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün ısrarı ile girdiği Hür Fırka deneyimi, CHF üstteki yönetimiyle tüm bağları koparmaya bir anlamda vesile olmuştu. Partinin öteki önemli ismi Ali Fethi Okyar ve Nuri Conker, Özgür Fırka’nın kendini fesih kararından daha sonra  (17 Kasım 1930) CHF ’ ye geri döndükleri halde, Ahmet Ağaoğlu yasama döneminin ardına kadar egemen kalmayı seçim etmişti.

Asıl adı Ahmed Agayev olan Ahmet Ağaoğlu 1934 yılında soyadı kanununda “Ağaoğlu” soyadını aldı. Evlatları Süreyya Ağaoğlu, Tezer Taşkıran, Samet Ağaoğlu ve Abdurrahman Ağaoğlu siyaset, iş ve kültür alanında başarılı kişiler olarak temayüz etmişlerdir.

Ahmet Ağaoğlu, milletvekilliği görevi sona erince İstanbul Darülfünun‘da Hukuk profesörlüğü görevine geri döndü. Ama Ağaoğlu orada da sıcacık bırakılmamış, 1933 reformu esnasında üniversitedeki görevinden de uzaklaştırılmıştır. Hatta bununla da yetinilmemiş, Türkiye’de bir yabancı olduğu en yüksek ağızdan kendisine hatırlatılmıştır. Ahmet Ağaoğlu bu nedenle tüm resmî görevlerinden ve iktidar çevrelerinden uzaklaştırıldığı bir dönemde 1939’da İstanbul‘da ölüm etmiştir.  

    Ahmet Ağaoğlu, üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldıktan daha sonra kendi imkânlarıyla Akın adıyla bir gazete çıkarıyordu. İlk sayısı 29 Mayıs 1933 tarihinde yayımlanan gazete, 24 Eylül 1933 tarihine kadar toplam 119 sayı çıktı. Akın’da özellikle parlamenter demokrasinin Faşizm ve Sosyalizm karşı gözden düştüğü bir dönemde demokrasinin müdafaası üretilmiş, CHF iktidarının ve kimi belediyelerin karıştığı bahis edilen kanunsuzluk ve usulsüzlük haberleri manşetlere taşınmıştır. Bu itibarla Akın’ın kısa ömürlü bir gazete olmasına rağmen dönemin en etkili yayınlama organlarından biri olduğu söylenebilir.

Ahmet Ağaoğlu 1, 1939 yılında İstanbul‘da 70 yaşında ölmüştür.