Abraham Lincoln
Abraham Lincoln

Abraham Lincoln

Abraham Lincoln biografisi

Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu. Amerika İç Savaşı‘nda (18611865) belirleyici rol oynayan, demokrasiyi en iyi idare şekli olarak görebilen, kölelik gibi sınıfsal ayrımlara karşı meydana çıkan Lincoln, 1861-1865 yılları arasında, Cumhuriyetçi Parti bünyesinde İllionis eyaletinden seçilmiş ve Amerika Birleşmiş Devletleri‘nin 16. başkanı olarak görev yapmıştır. Devlet birliğinin korunması gerektiği kuvvet bir savaş döneminde, oldukça tehlikeli kararlar almış; çoğu toplumsal düzenlemeyle insan haklarının gelişmesine ve eşitlenmesine büyük katkı maddesi sağlamış; fakir ve eğitimsiz bir aileden gelmesine rağmen devlet başkanlığı kademesine değin yükselerek, “Amerikan rüyası” kavramının baş aktörleri aralarında görülmüştür.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia‘lı Thomas Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Epeyce fena şartlar aşağıda yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi, Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede doğdu. Sarah (1805) adında bir ablası bulunan Abe’in, Thomas Jr. adlı erkek kardeşi henüz bebekken öldü. 1808 yılında, Sinking Spring çiftliğini satın almış olan baba Thomas Lincoln, kısa bir zamanda borçları sebebiyle mahkeme kararıyla tüm malvarlığını yitirdi. Bu iflasın arkasında 1816 yılında, Abraham 7 yaşındayken, indiana yakınlarındaki bir tepede yer alan Perry Country‘ye (şimdiki adı Spencer Country), siper için kurulmuş barakaya aynı bir kulübeye taşınmak zorunda kaldılar. Baptist olan aile, köleliğe karşısında oldukları için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu perspektif içerisinde yeardan itibaren köleliğe rakip duygular besledi. Bunun yanı sıra, dine aleyhinde da benzer muhalefeti yürüttü ve hiçbir kiliseye dahil olmadı.

İki yıl sonra 1818‘de, Abe az önce 7 yaşındayken, annesi Nancy Lincoln bir çeşitlilik süt hastalığından genç yaşta (34) vefat etti. Bu ölümün gerisinde baştan evlenen babasının yeni eşi Sarah Bush Johnston‘un, kendi çocuğu gibi üstüne titrediği minik Lincoln üstünde büyük bir etkisi oldu. Abe’in üvey annesiyle iyi bir diyalog kurmasına karşın, babasıyla ilişkisi gittikçe soğudu ve zamanla birbirlerinden iyice uzaklaştılar. Sarah Johnston, yeni şeyler öğrenmeye coşkulu, zeki Abe’i okuması için özendirme etti. Fakat Lincoln, somut imkansızlıklar nedeniyle okula gidemediği için, 18 ay gibi epeyce kısa bir vakit boyunca çevresindeki bir takım eğitimli insanlardan ders aldı. aynı zamanda etrafından itimat edindiği kitapları okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi kendini eğitti. İncil, William Shakespeare, İngiliz ve Amerikan tarihiyle ilgili çoğu kitap okudu. Çiftçiliği hiçbir vakit sevmedi.

1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis’te yer alan Macon adlı ufak bir kasabadaki millet arazisine taşındı. Macon’daki iklim şartlarının çalışmaya müsait olmaması sebebiyle, ertesi yıl tekrar İndiana’ya geri döndüler. Burada, salgın hastalıkların neden olduğu ölümlerin artması üzerine, tabut yapıp satmaya başladılar. Anında peşinde baba Thomas Lincoln ailesini, bu defa da İllionis’e ast Coles kasabasında bir başka konuta taşıyınca; boylu boslu, güçlü bir fiziğe sahip olan 22 yaşındaki Abraham, bu zamana dek tarlalarda çalışmasına karşın, ileride babası gibi çiftlik sahibi almak istemediğine karar verdi. Bu yüzden 1831‘de ailesinden ayrılarak, New Salem köyüne, Sangamon nehri yakınlarına yerleşti. Burada kişisel eğitime devam etmenin yanı sıra, Denton Offutt adlı bir işadcoln, arkadaşlarıyla birlikte New Salem’den aldığı malları, Sangamon ve Mississippi nehirleri üzerinden New Orleans‘a taşıyordu. Bu işi yaptığı sırada, New Orleans’ta birincil kere gördüğü köle pazarı Lincoln üstünde çok büyük bir tesir bıraktı. Köleliğe rakip düşünceleri, gördüğü bu manzaralarla ayrıntılarıyla pekişti ve toplumun sınıfsal ayrımlara girmesine, bir takım insanların doğuştan insan haklarından mahrum kalmasına kuvvetle tepki gösterdi.

Lincoln’ün siyasete olan ilgisi, düşüncelerinden ibaret olmadı. Bunları hayata geçirebilmek için etkin olmaya karar verdi ve 1832‘de, hemen şimdi 23 yaşındayken, İllionis Genel Meclisi’nin seferberliğiyle, özgürlük savaşı yanlısı Whig Party üyeliğine seçildi. Lincoln’ün siyasi kariyeri bu nedenle başlamış oldu. Bu hareketin oluşum amacı, Sangamon nehrindeki gemi trafiğini yoklama altına elde etmek suretiyle; civardaki az nüfuslu, fakir bölgelerin, gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamaktı. Lincoln, Black Hawk War (Kara Şahin Savaşı) savaşı baştan başa, İllionis milis kuvvetleri için kaptanlık yaptı. Meclisteki ve savaştaki faaliyetleriyle birlikte, eyalet çapında bir popülarite kazandı.

Savaşın peşinde, 1836‘da yeniden New Salem’de, şarküteri türünden bir dükkanı yönetmeye başladı. Bu süreçte, Sir William Blackstone‘un İngiltere‘nin hukuk sistemini yorumladığı kitabı, “Commentaries on the Laws of England” adlı kitabını okuyunca, hukuka merak salan Lincoln, civardaki avukatlardan ödünç aldığı kitaplarla bu alanda kendini eğitti. Ertesi sene ise, baro sınavını geçerek avukat olmaya adalet kazandı. Arkasından İllionis’e, Springfield‘e taşınarak Stephen T. Logan adlı bir avukatın yanında stajyerlik yapmaya başladı. Burada eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle pekiştiren Lincoln, kısa bir süre içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır ışık halkası geldi ve eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat oldu.

1834‘teki birincil seçimleri kaybetmesini izleyen dört dönem her tarafında, İllionis eyalet yasama meclisinde (İllionis Temsilciler Meclisi), Sangamon Whig temsilcisi olarak devir yaptı ve meclisteki Whig yanlılarının liderliğine dek yükseldi. 1837‘de, ilk kere köleliğe karşıt görüşlerini bildiren bir protesto konuşması yaparak, meclisin hakszılık ve kötü bir siyaset anlayışıyla hareket ettiğini söyledi. 1842‘de Lincoln, halkçı eyalet denetmeni James Shields‘e yönelik eleştirel yazılar yazmaya başladı. Bunlar Sangamo gazetesinde, ismi belirtilmeksizin yayınlanınca, Shields olayı araştırmaya koyuldu. Yazıların sahibinin Lincoln olduğu ortaya çıkınca, taraflar düelloya tutuştu. Fakat son anda düello durduruldu.

1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile evlenen Lincoln’ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas “Tad” Lincoln). Marry Todd, Kentucky’li aristoratik bir aileden geliyordu ve civarda esir hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi gibi geliştirmek istiyordu. Ne var ama, Robert Todd haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Yalnızca kişisel çabasıyla kendisini eğitebilmiş olan Abraham Lincoln, Robert Todd’un, elit ve çağdaş okullarda bir eğitim almasını istiyordu. Dolayısıyla oğlunu, önce Phillips Exeter Akademisi‘ne, ardından ise Harvard Koleji‘ne gönderdi. Marry Todd ile evliliğinin arkasında Lincoln, 1844‘te, Whig partisinden yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party ‘nin (Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı.

1847 yılında, Birleşmiş Devletler Temsilciler Meclisi‘ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri olan Henry Clay‘in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği birincil dönemde, az önce yeni bir siyasetçi olduğu için fazla ağırlığı ve etkisi yoktu. Ancak gerçi, AmerikaMexica savaşıyla ve esaret kurumuyla ilgili Başkan James K. Polk‘a karşın eleştirel görüşleri, dikkatleri üstüne çekmesine niçin olmuştu. 1848‘de, bir yasayla ilgili, “savaşın boşboğaz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir ayarlama metninin oylamasında, 81 Demokrata karşısında yenilgiye uğrayan 82 Whig aralarında yer aldı. Peşinde Lincoln, mecliste yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı ağır ifadelerle şimşekleri üzerine çekti. Başkan Polk’un meclise gönderdiği uzlaşma anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları aralarında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir delege, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için bitmiş adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı sene yapılan seçimlerde, acımasız bir general olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine mücadele etti. Ancak seçimi kazanan yeni Taylor yönetimi, kendisine merkezden uzaktan bir atama vermeye kalkınca, İllionis’te elde ettiği siyasi kariyerini tehlikeye atmak gönülsüzce politikayı bıraktı ve Springfield’e geri döndü. Burada bayağı bir avukat gibi yaşamaya başladı. Özellikle Sangamon’da gelişmekte olan taşımacılık sektörünün hukuksal ihtilaflarıyla ilgili davalara baktı. 1858 yılında müdafaa ettiği meşhur William “Duff” Armstrong davasıyla, hukuk dehasını da ortaya koydu. Öbür ve o zamanlar ender rastlanılan bir taktik kullanmak suretiyle, görgü tanığının yalan söylediğini çiftlik sahibi almanağıyla kanıtladı. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 takvim hukuk hayatı baştan başa, 5.100’den pozitif davada avukatlık yaptı.

1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska Anlaşması‘nın, köleliğin yayılımını düzenleyen 1820 tarihli Missouri Uzlaşması‘nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü. Senatoda, köleliğe müsade veren eyaletlerle, köleliğe karşı meydana çıkan eyaletlerin eşit sayıda senatörle temsilcilik edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe izin veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil edilerek senatodaki denge bozulmadı). Ancak, Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade ediyordu. Demokratlar arasındaki en dinç isim olan Stephen A. Douglas, meşhur “popular sovereignty” (popüler egemenlik) adını verdiği düzenlemesiyle, her eyaletin kendi kararını kendisinin verebilmesini savunan görüşünü attı ortaya. neticede, her iki taraf arasında da gerilim had safhaya vardı.

Bunun üzerine, benzer çizgide yer alan görüşlerini bitmiş kurgulayıp, daha çağdaş söylemlere dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856‘da, Republican (Cumhuriyetçi) partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas’ın karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu. Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti. Lincoln seçimi kaybetse de, esaret ve savaş aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı.

1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham Lincoln, Amerika’nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin ardındaki başkanlık koltuğuna oturan Lincoln’un ilk işi, Cooper Union söylevini, bilhassa köleliği savunan eyaletlerin dikkatine arzetmek oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln’ün başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı. Güney Carolina’yı izleyen Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri biraraya gelerek, “Confederate states of America” (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina, Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan konfederasyona bağlandılar ve Richmond‘u başkentleri bildiri ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın zenci insanlar üzerindeki doğuştan olan üstünlüğü olduğu belirtiliyor ve bu nedenle iki ırkın haklarının hiçbir vakit eşdeğer olamayacağı vurgulanıyordu.

Washington‘a gelen Lincoln’ün ilk işi, ilk önce Güney eyaletleriyle uzlaşmaya çalışmak oldu. Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu. Oysa, 12 Nisan 1861 tarihinde, konfedere devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort Sumter‘a saldırmasıyla birlikte, Birleşik Devletler tarihinin en kayda değer krizlerinden biri olan Amerikan İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir) başladı. Bu gelişmenin arkasından Lincoln, 75 bin gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve özellikle güney eyaletlerinin abluka altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın gidişatı olacaktı.

Başkan, savaşın ancak tedbirli ve kusursuz bir şekilde teftiş altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek güçlük savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Keza, eşi hakkında meydana çıkan dedikodular sebebiyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln’e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar Lincoln’ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; ancak 1862‘nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie’yi kaybetmek en ağır ve en acı olanıydı. Ne var ama, bu durum bile ünlü devlet adamını yıldırmadı.

Birliğin tekrar biraraya getirilmesi için savaşan askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin sağlanmasında etkin olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, fazla riskli bir karar alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, ünlü general George B. McClellan‘ı görevinden aldı (McClellan, bununla beraber bir Demokrat’tı ve Lincoln’ü boşu boşuna savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı sıra, köleliğin yayılmasına son vermek için an be an ilerlemesine ve ateşli esaret karşıtlarının baskısına karşın, ordu kumandanlarının hak yetkisi çerçevesindeki köleliği engelleyici çalışmalarına yönelik emrini geri çekti. Çünkü ona göre, birliği koruma zorunluluğu daha ağır basıyordu. Lincoln’ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, ilk önce birliğin merkezi olan Washington, D.C.‘yi geniş güvenlik önlemleriyle korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak agresif bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş beklentisi içinde olan Kuzeyli halk müziği ile yerel basını bastırmaktı.

22 Eylül 1862 tarihinde Lincoln, konfedere devletlere son bir çağrıda bulunarak, sene ardına kadar baştan birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü temin etmek için de köleliği kaldırmaya karşın bir ilan olan “Emancipation Proclamation“ı (Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı. Sözkonusu bildirgeyle, bütün eyaletlerdeki köleler azat edilmiş sayılacak ve bu durum her eyaletin kendi içinde de ayrıca kaos yaşamasına neden olacaktı. Oysa hiçbir eyaletin bu çağrıya riayet etmemesi üzerine Lincoln, sözünü tutarak, 1 Ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation’ı yayınladı. Benzer yıl, hitabet sanatındaki hünerini ortaya koyan ünlü Gettysburg Address konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşmiş Devletlerin bölünmesine neden olan, eyaletlerin ya da kölelerin hakları üzerindeki hafıza ayrılıklarının, uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu.

1863’te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga‘yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü galibiyet, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S. Grant‘ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4 Mart 1865‘te, ikisi haricen tüm eyaletlerde seçimleri kazanarak, her yerde Birleşmiş Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı “hiçkimseye kötülük, herkese iyilik” temasını vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9 Nisan 1865‘te ise, General Robert E.Lee‘nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox’ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş bu nedenle sona erdi.

14 Nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.’deki Ford Tiyatrosu‘nda sunulan “Our American Cousin” (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan Lincoln, adlı tanınmış bir aktör ve aşırı güneyli bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes Booth kadar başından vuruldu ve ertesi gün öldü.

Fiilen Booth’un ilk planı, Lincoln’ü kaçırıp, güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti. Ancak sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla alev sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı hazırlarken oyunu her zaman seyretmiş; en komik sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Ayrıca başkanı dıştan görebilmek için, locanın giriş kapısına minik bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon‘u almadan dışarı giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da bulunuyordu. Bütün da planladığı gibi, oyunun en çok gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren Booth, Lincoln’e doğru bir el ateş etti. Başının sol tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üzerine atılan binbaşı Rathbone’u da bir bıçak darbesiyle saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve arkadaki kapıdan kaçtı. Aynı gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H. Seward da suikaste uğramış; fakat şans eseri kurtulmuşlardı.

Amerika Birleşmiş Devletleri’nin en manâlı üç kilit isminin, aynı gece öldürülmek istenmesinin nedeni, fakat 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia‘daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar bulunmuştu. Uzmanlar tarafından incelenen ve çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin savunma bakanı Edwin M. Stanton ’ın, kendi emniyet şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln’ü üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya aday en dinç birey Stanton olacaktı.

Genel bir görüş açısıyla, Amerikan tarihçilerinin tespiti, Lincoln’ün etkisiz, lakin mükemmel bir yönetici olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer negatif bir nitelik ise, politikanın gerektirdiği entrikaları uygulamıyordu. Ama, birliği gözetmek ve devamını sağlamak amacından hiçbir vakit şaşmadı ve onun azmi bir uçtan bir uca, iç savaş ardından Birleşmiş Devletler’in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği, politika namına olur ya de elindeki tek argümandı. Nitekim, başkanlık konuşmaları ve özellikle Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri aralarında yer almaktadır. Lincoln hem, uluslararası ilişkiler konusunda da, beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç meseleri halletmeden, öteki devletlerle yürütülen ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça güç bir sürece gireceğini, iki ateş aralarında kalacağını bilecek dek olaya hakimdi. Dolayısıyla “Trent Affair” olayı nedeniyle İngiltere’yle savaşın eşiğine gelinmesine rağmen, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de, Avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Konut ve Müştemilat Kanunu) ile etkin bir idari karara imza attı.

Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir gün, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. başkanı ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln’ün bireysel azminin yanı sıra, “Amerikan Rüyası” denilen olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln’ün resmi, 5 dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üstünde yer almaktadır.